Bütün dünyanı gözleri önünde Gazze’de 2 yıl 4 gün süren Siyonist terör örgütü İsrail’in katliamları nihayet ateşkes ile sona erdi. HAMAS ile Siyonist örgüt arasında Mısır’ın Şarm eş-Şeyh kentinde süren görüşmeler ateşkes ile sonuçlandı.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile İslam ülkeleri başkanlarının Katar’ın ev sahipliğinde New York’ta ABD Başkanı Trump ile gerçekleştirdikleri toplantıdan sonra Sayın Erdoğan’ın “Toplantı hayırlı oldu. Yakında hayırlı haberler alacağız” sözleri umut vermişti. Anladık ki ateşkes yakın ama tam olarak ne zaman ateşkes sağlanacağı konusunda malumatımız yoktu. Neticede geçen ayın sonunda (29 Eylül) Trump Netanyahu’ya “Yeter!” demişti de umudumuz artmıştı.
Mısır’da başlayan HAMAS-İsrail görüşmelerinin ilkeleri üzerinde büyük oranda anlaşma sağlandı, taraflar, İsrail’in Gazze’den geri çekileceği, HAMAS’ın elinde bulunan rehinelerden kimlerin serbest kalacağı, Siyonist cezaevlerindeki kaç Filistinli mahkûmun serbest bırakılacağı konusunda mutabakata vardılar.
Bu ateşkes ile İsrail’in arzulamadığı bir zemin oluşuyordu. Çünkü terörist devlet HAMAS’ın anlaşmaya yanaşmayacağını bekliyordu. Bu da Gazze’deki soykırımı daha da şiddetlendirerek sürdürmesi demekti. Ama Türkiye’nin basiretli diplomasisi sayesinde İsrail heyeti ters köşe oldu. HAMAS Türkiye’nin yol gösterdiği gibi görüşmeleri ateşkesten yana sürdürdü. İsrail de bu anlaşmaya mecbur kaldı.
Tabi, karşınızda, adına İsrail dedikleri dünyanın en vahşi terör devleti olunca ateşkes görüşmelerine de ateşkes sonrasına da şüpheyle bakmanız lazım. HAMAS da İsrail terör örgütüne güvenmiyordu. HAMAS adına ateşkes görüşmelerini sürdüren Hayye, daha önce de yapılan ateşkeste çocuklarımız bombalandı, Gazze’de yüzlerce çocuk 2 yıl önceki ateşkes esnasında öldürüldü, diyordu ki haklıydı. İsrailli teröristlere güven olmaz. O zaman masada Türkiye gibi bir ülke de bulunmalıydı. Zira Türkiye başta olmak üzere HAMAS için güvenilir olan ülkelerin Gazze konusunda şahit, gözlemci, garantör olmaları kaçınılmazdır. Ayrıca bir barış gücü oluşacaksa bunun da Türkiye’nin komutasında olması Gazzelilerin talebidir. Bu yüzden MİT Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın o masada olması umut vericiydi.
Mısır’da süren görüşmeler sona doğru gelirken Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ABD Başkanı Trump’ı barış töreni için Mısır’a davet etti. ABD Başkanı D. Trump da, "Anlaşmaya çok yakınız. Bu hafta sonu belki Pazar günü Orta Doğu'ya gidebilirim." şeklinde açıklama yaparken herkes “artık tamam” demişti ki bu sabaha karşı ateşkes kabul edildi ve Türkiye saati ile 12.15’te anlaşmanın imzalandığına dair haber geldi.
Tabi, bu ateşkesin İsrail tarafından resmi olarak kabul edilmesi için Siyonist kabinenin bunu onaylaması gerekiyorsa da bir sürpriz olacağını sanmıyorum ve ateşkes başlamış demektir. Ancak,
Siyonist teröristler binbir bahane ile yeniden işgali sürdürmek isteyecektir. “Hamas saldırdı ya da tehdit gördük” yalanları ile yeniden Gazze’yi bombalamaya başlayabilir. Bu yüzden mutlaka bir barış gücünün Gazze’de yer alması lazım.
Her şeyden önce Gazze halkının Siyonistlerin bombalarının altından kurtuluyor olması sevinmemiz için yeterli nedendir. Onların neler çektiklerini sadece Gazzeliler bilir. Kimse empati adı altında dünya tarafından terk edilerek ve dünyanın gözleri önünde canlı yayınlarda izledikleri bu şekilde bir ölümün acısını anlatamaz. Zira Gazze için bombalar altında ölmekten daha acı olanı dünya tarafından terk edilmekti.
Elbette tarih bütün bir insanlığı yazacak,
Sessiz kalan Arap Krallıklarını, Şeyh ve Prensliklerini yazacak…
Ve tabi ki ilk günden itibaren Türkiye’nin bu süreçte aldığı sorumluluğu, riski yazacak. Ancak biz de yazalım ki ülkemizin ve Cumhurbaşkanımızın hakkını teslim edelim. Zira Trump kendi başına Gazze’de ateşkesi sağlama başarısı gösteremezdi.
Evet, HAMAS Gazzelilerin temsilcisidir ve HAMAS’ın güvendiği ender ülkelerden, liderlerden biridir Erdoğan ve Türkiye. Bütün karşı çıkışlara rağmen HAMAS’ı Gazzelilerin temsilcisi olarak gören kaç ülke, kaç lider var? Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan isteği bu sebeptendi.
Dünya HAMAS için terörist yaftasında bulunurken Sayın Erdoğan, “Terörist olan Netanyahu ve yanındakilerdir. HAMAS Gazzelilerin Kuvayi Milliyesi’dir” diyordu ve bundan geri bir tek adım atmadı. Süreçte diplomatik destekle HAMAS’ın işini kolaylaştırıcı rolünü ihmal etmiyordu.
Son gün bile Cumhurbaşkanı Erdoğan:
Türkiye olarak anlaşmanın harfiyen uygulanmasının yakın takipçisi olacak ve sürece katkı sunmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde Filistin’de 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kurulana dek mücadelemizi sürdüreceğiz.
Dünyada bu sözleri söyleyebilecek kaç lider var? Kaç İslam ülkesi bunu söyleyebiliyor?
Ya bu sözleri söyleyebilen Müslüman ülke lideri oldu mu?
Bu vesileyle, 2 yıldır tarifsiz acılar çeken, gayriinsani koşullar altında hayat ve haysiyet mücadelesi veren; evladını, anasını, babasını, akrabasını, arkadaşını kaybeden, yaşadıkları tüm trajedilere rağmen izzetli duruşlarından taviz vermeyen Filistinli kardeşlerimi en kalbî muhabbetlerimle selamlıyorum.
Rabb’im Filistinli kardeşlerimizin yâr ve yardımcısı olsun; Rabb’im şehitlerimizin ruhlarını şad, mekânlarını cennet eylesin."
Mesela İran’ın son aylarda Filistin diye, Gazze diye bir gündemi oldu mu?
Neyse, dedik ya, tarih bütün bunları yazacak.
Gazzelileri artık bu katliamın acılarından, yıkıntılarında kurtarmak için fedakârlık lazım. Gazze'ye eli ulaşan herkes, her devlet katkı sunmalıdır. Dünya durdukça Gazze’nin dünyadan alacağı var.
Ateşkes de hayırlı olsun, Gazze ve Filistin’in zaferine vesile olsun inşaallah.