0
Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği 6'ncı Anadolu Kitap Fuarı'na katılmak üzere Malatya'dayız.
Burada, Prof.Dr. İhsan Süreyya Sırma Hocamız var;
İslami Tebliğin Medine Dönemi ve Cihad,
Hilafetten Saltanata Emeviler, belleğimde iz bırakan eserlerinden…
Bugünlerde "Müslümanlarda Yanlış Din Anlayışı" adlı kitabını hazırlıyor.
Bana;
" E yaş da hayli ilerledi, dua et de, Yüce Allah bitirme gücü versin" dedi.
İhsan Süreyya Sırma Hocamız 73 yaşında bir delikanlı; Yüce Allah sağlık, afiyet versin, onun muhakeme gücüne ve birikimine baktığımda, "geriye gidişimizi" net bir şekilde görebiliyorum.
Öylesine mütevazı ki; yanına gelip de "gereksiz" laflar edenleri can kulağı ile dinliyor,
vakit ayırıyor, hiç acelesi yok, sabır dağlar gibi…
Ben gereksiz lafları "kafa ütüleme" ameliyesi olarak görüyor ve bir noktada hafiften "tersleme" yoluna sapıyorum.
"İhsan Süreyya Sırma Hoca nesli" nerede, bizler nerede….
Sayın Mehmet Doğan da bir büyük alim.
Yazı hayatında 50 yılı devirmiş, bundan dolayı Fuar'ın onur konuğu; "Bir Lügat Bulamadım" adlı kitabını okumadıysanız kayıptasınız…
Yüzyılın Soykırımı da, "Eşek Arıları"nın dilimizi nasıl soktuğunu ortaya koyuyor; "Kültürel Soykırım"ı anlatıyor…
Bu eser, "Dil-Kültür-Yabancılaşma" ile beraber okunmalı.
Rahim Er üstadımız, Siyer-i Nebî'nin yazarı; onu, ekranlardaki ufak açıcı konuşmalarından ve makalelerindeki "yozlaşmaya sakin isyan"ından tanıyoruz.
Filistinli Yazar, aktivistAzzam Temimi burada…
Bir makalesinde der ki Temimi:
"Şayet genel olarak Batılılar ve özel olarak da Almanlar, geçmişte Yahudilere yaptıklarından pişmanlık duyuyorlarsa, Avrupa'nın göbeğinde, mesela, Alman eyaletlerinden birinde Yahudiler için bir vatan tahsis ederek hep birlikte günahlarının kefaretini ödemeye çalışmaları, daha adil bir şey değil midir? Veya Siyonistlerin üvey babası ABD, elli küsur eyaletinden bir tanesini niye tahsis etmiyor?"
Güzel sorular…
Şu da sohbetimizde dile getirdiği tespit:
"Bizim Yahudilere karşı bir tavrımız yok, kavgamız Siyonistlerle. Yahudiler, Batı zulmüne uğradıkları her durumda Müslümanlar tarafından kurtarıldılar. Batı, Yahudilerden kurtulmak için onları Filistin'e gönderdi ve faturayı da bize kesti."
Bu noktada akla, "komplo teorisi" olarak karalanan iddialar geliyor:
Faşist Hitler'in "Yahudi Soykırımı" bir tezgahtı ve bu işin arkasında da Batılı Siyonistler vardı!..
İddia çok…
Her ne olduysa oldu…
Sonuçta olan;
Nice masum Yahudi kurban ve yüzbin katı Masum Müslüman!
Her iki taraftan "masumlar" birbirini yer; Müslüman-Yahudi çatışması, Siyonistlerin ekmeğine yağ sürer.
DÜŞMAN MI DAHA TEHLİKELİ DALKAVUK MU?
Her akımın fenomeni Malatya'dan çıkar…
Yani çıkardı.
Şimdi…
Çok çok az kaldılar!
Küreselleşmeye Malatyada ayak uydurdu,"NETEKİM."!..
Ve efendim;
Malatya'da bir grup sivil toplum örgütü yöneticisinin bir araya geldiği "ilmî" toplantıya davet üzerine iştirak ettik.
Gerçekten fikir fırtınası;
Demokrasi tartışıldı, İslam'la Demokrasi ne ölçüde bağdaşır, iktidar nedir, kaynağını Kur'an ve Sünnet'ten almayan iktidar anlayışı bizi nereye götürür, son yıllarda yozlaşma gerçekten arttı mı, arttıysa bunda iktidar anlayışımızdaki yanlışların payı var mı?..
Bunları konuştuk…
İnşaat, yol, köprü, vesaire yapmakta bu kadar mahirken, "Eğitim ve Kültür" alanlarında niçin bu kadar beceriksiz olduk?..
Bu da önemli bir başlıktı.
Sivil toplum anlayışımızdaki sakatlıklara vurgu yapıldı…
"İktidar"a eklemlenmiş, ona yakın olmaya, ondan menfaat, pozisyon devşirmeye kilitlenmiş müesseselerden kime ne hayır gelir?
Para için gelen para için, mevki için gelen mevki için gitmez mi?
Bunları da konuştuk.
Bir de farklı ortamlarda "dalkavukluk" tartışmaları vardı.
"Her gelendalkavuklara itibar ediyor…"
Böyle dendi..
Esasen, "Kuldan itibar beklemek" de sakat…
Beklenti iyi bir şey değil.
"Marifet iltifata tabi" de değil!..
Sen, Kur'an ve Sünnet çizgisinden ayrılma, kalbine gölge düşürme, bile bile günaha, vicdanını rahatsız edecek işlere girme…
Ve iltifatı, "hesap vereceğin" Yüce Allah'tan bekle.
Ne olacak ki; makam mevki senin olsa, dağlarca altını ayağının altına serseler, kaç yılın var ki…
Sayın Rahim Er;
"Hiç" dedi;
"Beyne giden kılcal damarlardan birinde arıza olsa, kendini bilmez duruma düşersin! Ne üzerine ki bu kavga?"
Evet, bir kavga;
Her dönemde olur, olmuştur.
Bugün galiba biraz daha şiddetli ve yine"menfaat" temelli!
"Köşe kapma ve pozisyon tahkim etme kavgası" bütün hızıyla sürerken; insaf, izan, adalet, samimiyet, hesap günü korkusu…
Nice kıymet ayaklar altına alınıyor.
Fitne ki ne fitne…
Yüce Allah'ım;
Bu "dalkavukların" şerlerinden muhafaza eyle!..
Ben bunları sesli olarak düşünürken Sayın Rahim Er dedi ki;
"Kalemin de kelamın da Allah'ın emaneti olduğunun şuurundamıyız?"
Hayır, değiliz!..
Kalem de Kelam da Allah'ın emaneti…
Makam da öyle ve para da ve sahip olduğumuzu zannettiğimiz başka ne varsa…
Emanet!..
Bizler…
Çok mu önemliyiz?
Sonuç bizden mi?
Haşa, biz kimiz ki!..
Sonuç, Yüce Allah'tan…
Biz, kendi hesabımızın peşinde…
Üzerimize düşeni yapabilmek için elimizden gelen bütün gayreti gösterdik mi, göstermedik mi?
Mesele bu.
Herhangi bir mevkide bulunmamız sonucu değiştirecek değil, bulunmamamız da öyle.
Yüce Allah nurunu tamamlayacak; asla şaşmaz!..
Biz…
Kendimizi kurtarmanın peşindeyiz.
Bir de "dünyalığı" kurtarma derdi var.
"Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur" muş!..
"Dünya derdi ile dertlenmek" meselesi, tabii çerçevesinin dışına taşarsa kavga başlar.
Düşmanlar ve dalkavuklar etrafı sarar!..
Düşmanlar ve dalkavuklar.
"Bir insanın düşmanı ne kadar tehlikeli ise dalkavuğu da o kadar tehlikelidir".
Hayır…
Yanlış oldu:
"Dalkavuk, düşmandan çok daha tehlikelidir."
Düşman, icabında mert olur.
Karşına çıkar ve seninle çatır çatır çatışır.
Dalkavuk…
"Ağam, paşam" derken, yakınlarını senden uzaklaştırır…
Zeminini kaydırır!
En çok ihtiyaç duyduğun anda da…
Satar!..
AYDIN DEDİĞİN DÜNYAYI TERK ETMESİNİ BİLMELİDİR!..
Filistinli İlim AdamıAzzam Temimi, içimizdeki tartışmaları hissetmiş gibi…
Dedi ki;
"Aydın dediğin kişi, sapmalara işaret etmiyorsa… Yanlışlara dikkat çekmiyorsa, 'yüksek idealleri' dünyevi beklentilere terk etmiş olur!
Güzel tespit!..
Bir doğruyu dile getirmekten "mevki kaybetme" korkusundan dolayı imtina ediyorsan, yandın.
Mevki felaketin olur, Allah muhafaza!..
Azzam Temimi,dedi ki bir de:
"İnsan tevazu sahibi oldukça güçlenir…
Az bildiğini düşündükçe daha rahat öğrenir!"
Her konuda ahkam kesenlerin ülkesinde, güzel bir sohbet!
Malatya'daki Anadolu Kitap Fuarı'nda Bakanımız Bülent Tüfekçi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır ile sohbet imkanı oldu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır'ın "15 Temmuz Şehit Yakınları ve Gazileri"ne hitabını da izledik.
Dedi ki;
"Sizlerle uzun uzun konuştuğumuzda, şunu gördüm ki; FETÖ ile mücadelede bir takım zaafların olduğu görüşündesiniz…Gerçekten de bu yöndeki eleştiriler gittikçe artıyor. Süreci iyi yönetemezsek, tuzakları çözemezsek, şehitlerimize borçlu kalırız. Süreci iyi yönetemezsek, davalar sulandırılır!"
Evet…
Başkan'ın eleştirilerine kulak vermek gerek.
"Kavurmacı"nın serbest bırakılmasının ardından, "Oh ne ala, gariban sorgusuz sualsiz içeride tutulsun, parası olan hasta, masta diye salıverilsin" yollu tepkiler ayyuka çıktı.
Bunda FETÖ propagandasının etkisi var tabii; FETÖ kendisiyle mücadelemizi zaafa uğratmak için bu türden söylemlerin yaygınlaşmasına gayret ediyor, edecektir.
Ne var ki, devletin görevi FETÖ'nün eline koz vermemek ve 15 Temmuz şehitlerimizin ruhlarını incitecek, kederli ailelerini yıkacak davranışlardan kaçınmaktır.
Gazilerimizi üzmemektir!..
"At izi ile it izlerinin karışmasını engelleyecek" mekanizmaları bir an evvel kurmaktır!..
Yoksa…
Bu iş iyi yerlere gitmiyor!..
NİHAL OLÇOK ANNE'DEN: ŞEHİTOĞLU ŞEHİT!
Darbe gecesi, 15 Temmuz gecesi yani, Konya'daydım.
Hareketli saatlerde, İl Başkanlığı'nda dört dönerken, bir haber geldi:
"Erol Olçok Şehit Olmuş!"
Allah-u Ekber!..
Bende iki cep numarası vardı, aradım, hatlar işlevsizdi.
Sonra…
Bir haber daha;
"Oğlu Abdullah Tayyip de şehitmiş!"
Nice şehit…
Ana yüreği, "eş" acısına katlanır da, "evlat" acısı ne demek?
Erol Olçok kardeşimizin Hanımefendisi, Abdullah Tayyip kardeşimizin ValidesiNihal Olçok da Malatya'daydı.
Sözleri yüreğime işledi…
Hele…
"Oğlumu bir daha göremeyeceğimi bilseydim, ona şöyle son kez doya doya sarılır ve doya doya öperdim" dediğinde…
Bittim!..
Nihal Anne, bir kitap yazmış…
İsmi:
"Şehitoğlu Şehit!"
Yürek yangını!..

