0

Bizi tanıyanlar bilir; öyle dünya işleri için ince hesaplar yapan adamlardan değilizdir.

Ne kadar kötüdür bilemem;

Vaktinde, "hazır" bir "Dini Atmosfer" bulmadığımız, bulamadığımız için, "miras yoluyla intikal" olmadı.

Aksine, bizi "saptırmaya" matuf yönlendirmeler vardı…

Ne bileyim, her "bilinçli başörtülü"ye "yobaz" denirdi, Rahmetli Erbakan Hoca'dan nefret edilirdi, oy toplamak için günde iki üç kez, "ikindi namazı" kıldığı yalanı ortaya atılırdı, her dindar kötülenirdi, vesaire…

Bu ortamda büyüdük, "iffetten nefret edilen" bir vasatta gazeteciliğe başladık.

Sonra…

Vesileler, vesileler…

Çok şükür, "namaz kılanlardan" olmaya karar verdik.

Bir "tavır"dı bu, etrafımız karşı koydu, "Bu Serdar'a da bir haller oldu, Peygamber, Peygamber kafayı bozdu!" diyenler çoktu.

İlişkiyi kesenler, bir "Kemalist selamı"nı bile çok görenler oldu, vesaire.

Neyse…

Geçen gün düşündüm ki…

Uzun yıllar geçmiş aradan, nereden nereye gelmişiz…

O sütü bozuk 28 Şubat sürecinde biraz da "muhafazakar kökenden gelmemiş olmanın" avantajını kullanarak, nerede din düşmanı varsa üzerine gittiğimizi; hakarete uğramakmış, dayak yemekmiş aldırmaksızın "gazetecilik" yaptığımızı bilen bilir.

"Avantajını kullanarak" dedim; zira, hep ezilmiş olmaktan mı kaynaklanıyor neden kaynaklanıyor tahlile muhtaç, nice "temiz" muhafazakar gördüm, ziyadesiyle çekingen.

"Ne olduğunu değil ne olmadığını anlatmanın" derdinde!

Bir muhafazakara sahip çıkmayı aklının ucundan bile geçirmiyor da, "karşı taraftan" birinin burnu kanasa, bin türlü şirinlik gösterisi yapıyor.

"Evin danasından öküz olmaz!" diyorlar ya, muhafazakar takımında kendi adamına pek kıymet vermemek, karşıdakinin gerisinden sadır olandan "boncuk" beklemek sıkça görülür tavır.

Başlarının belaya girmesinden de çok korkuyor bu kesim.

Hani insan belanın üzerine gitmemeli ama tedbiri de "putlaştırma" noktasına getirmemeli.

Tedbir ve tevekkül.

Sanki tevekkül tarafı biraz sıkıntılı, bana öyle geldi, hala da öyle geliyor.

Ne var ki, o 28 Şubat sürecinde bir de başka ruh vardı.

O ruhun sahipleri gözlerini budaktan sakınmaz, Hakk'ı söylemekten asla geri durmazlardı.

O ruh, bizim yepyeni iddialara yelken açmamıza, "2023'leri, 2053'leri 2071'leri hedeflememize" vesile oldu.

Allah, o büyük mücadeleleri verenlerin hepsinden razı olsun.

Efendim; buraya kadarını yazmamın sebebine gelelim daha fazla uzatmadan:

Türkiye, çok önemli bir süreçten geçiyor malûm.

Sinyaller sizde nasıl bir intiba uyandırıyor bilemem ama ben, bunca yıl boyunca edindiğim tecrübelerin, hislerin ışığında ifade etmek isterim ki…

Önümüzdeki sürecin çok ama çok zorlu geçeceğinden şüphe duymuyorum.

ABD'nin "tutuklama" kararları, hakkında karar verenlerden çok, Türkiye'yi ilgilendiriyor.

Türkiye'nin bağımsızlığını, bölünmez bütünlüğünü!..

Olan biten gösteriyor ki, "dağ fare doğurmayacak"

Suriye sınırımızın karşı tarafındaki yaklaşık 600 kilometrelik hatta yer alan en hayati sınır kapılarımızın karşıları PKK terör örgütünün inisiyatifine geçmişse…

İsrail, Kuzey Irak'taki "müttefikimiz"in üzerindeki etkisini iyice arttırmışsa…

Üzerimizden "yüksek faiz artı kur" vurgunu sağlayan sıcak para baronları, ekonomimize iyice çökmüşse…

"CHP-HDP-Paralel Hattı" iyice azmış, ABD-İsrail menşeli "pis kokular" burun çatlatma noktasına gelmişse…

Mesajlar tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi "göstere göstere" veriliyor olmuşsa…

15 Temmuz sütü bozuk darbe girişimi atlatılmış ama devleti yönetmek, güvenilecek adamı bulmak iyice zorlaşmışsa…

Medyamız, algı operasyonlarına mukavemette sınıfta kalma noktasına gelmişse…

28 Şubat sürecinde direnişin kaleleri olan sivil toplum örgütlerimiz, "salma" halini almışsa…

Uzatmak istemiyorum, sıkıntı büyüdükçe büyümüşse ve büyüyecekse…

Bu gidişe bir "dur" dememiz gerekiyor!..

Evet; saflarımızı sıklaştırmamız ve "durağan muhafazakar" ruh halinden sıyrılıp "İslam'ın istediği Müslüman"a doğru yol almamız, hızla yol almamız ertelenemez bir ihtiyaç haline gelmiş demektir.

Sivil toplumumuz sivil toplum gibi olacak, medyamız medya gibi, gazetecimiz de gazeteci!..

"Şikayet etmekle" varabileceğimiz yer yok.

Birilerinden bir şey bekleme lüksümüz de yok.

O, 28 Şubat sürecinde "kısmen" yakalayabildiğimiz ruha geri dönmek mecburiyetindeyiz.

"Hasbî değil hesabî" olan risk alır!..

Öncelikle arkadaş, şu "Çukurambar Ruhu"nu ortadan kaldırmak gerek!..

Yeni ve yeniden il başkanları, ilçe başkanları vs, varsa lüks araçlarını satacak, paralarını da mesela Arakanlı Müslümanlara gönderecek!..

Vatandaş asil olacak, vekil de adı üstünde vekil!..

Bürokrat da seçilmişe artistlik yapmayacak!..

Bu yazıya, "ince hesaplar yapan adamlar olmadığımızın" altını çizerek başladık ve oradan devam ettik ya…

Kimi vakit gerçekten yapılmaması gereken hesaplar yapmaya doğru kayıyor olmanın sıkıntısını yaşıyoruz.

Yani…

Kriterler kaymışsa, bizde mi kayalım!..

Hayır, asla!..

Hakkımızda neyin hayırlı olduğunu, olmadığını yalnızca Yüce Allah bilir.

İnce hesaplara gerek yok.

Nereye kadar hesap yapmamız gerektiği de Yüce Allah ve Muazzez Peygamberi'nin (SAV) sünneti ile ortaya konulmuş.

Yapılması gereken nedir?

Dostça uyarılarda bulunmayı, eleştirmeyi asla ihmal etmeden şahsında İslam Alemi'nin hedef alındığı Recep Tayyip Erdoğan'a sahip çıkmak!..

Bu sahip çıkışın "kişi" ile alakası yok.

"Hatalar" elbette olmuştur ve olacaktır ama "kasıt" asla yoktur, buna yürekten inanırız.

"Rezervlerimiz" varsa saklı kalsın.

Aklımızı başımıza alalım.

Sahip çıkalım.

"İnce hesaplar" bize yakışmaz!..

O "ince hesaplar"dan neleri kast ettiğim de, azıcık düşünebilen beyinden kaçmaz!..

ARAKANLI MÜSLÜMANLAR'A YARDIM HESAPLARI

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu ve Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Cumhurbaşkanımız Recep Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kampanyayı başlattı.

Kampanyaya Diyanet Vakfı ile bazı sivil toplum örgütlerimizin de tam desteği var.

Dünkü basın toplantısında, KADEM, TÜRGEV, Yeryüzü Doktorları Derneği, Hayrat İnsani Yardım Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı, Cansuyu, Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, Dosteli Derneği, İyilik Der, Sadakataşı Derneği, Beşir Derneği, Deniz Feneri Derneği, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve İlim Yayma Cemiyeti'nin temsilcilerini gördük.

Emine Erdoğan Hanımefendi ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun öncülüğündeki heyetin, Bangladeş'e sığınan Mazlum Müslüman Arakanlılara "destek çıkartması"nın ardından…

Bu da "hesap numaraları aracılığıyla yardım" kampanyası.

Ayrıntıları www.arakanasahipcik.org adresinde.

Duyurulur.