Hindistan alt kıtası, jeostratejik konumu ve nüfusu nedeniyle, uzun yıllar boyunca büyük güçlerin nüfuz mücadelesinin merkezî bir alanı olmuştur. Zamanla, iki büyük güç ve Çin arasındaki soğuk savaş Güney Asya'ya kadar sızdı.

Hem Amerika Birleşik Devletleri hem de eski Sovyetler Birliği ve uyuyan dev Çin, Güney Asya bölgesinde emperyal hedefleri için birbirleriyle yarışır durumda. Hindistan ve Pakistan, dış politikaları sırasında süper güçlerin rekabetini kendi avantajlarına evirmeye çalıştılar. Örneğin, Pakistan'ın Amerikan çıkarlarına uyum sağlama isteği, yalnızca İngiliz politikalarının sahadaki uygulayıcısı olan Amerika’yı alt kıtaya getirmekle kalmadı, aynı zamanda çatışmacı Hindistan karşıtı duruşunu da güçlendirdi. Sonunda, Hindistan'ın eski Sovyetler Birliği'nden yardım isteme eylemi, Soğuk Savaş'ın her iki başrol oyuncusunu da bölgeye getirmiş olacaktı.

Hindistan ve Pakistan'ın İngiliz yönetiminden kurtuluşu; kaos, karışıklık, nefret ve çatışmayla dolu başka bir dönemin başlangıcıydı. Zira kadim İngiliz sömürgeciliği, giderayak, emperyal politikası gereği, yıllarca kendisine dolaylı yoldan olsa bile ihtiyaç hissettirecek sorunları miras bırakmıştı zaten.

Hindistan ve Pakistan arasındaki çatışmalar, Güney Asya'nın siyasi ve güvenlik mimarisini derinden etkileyen en uzun süreli ihtilaflardan biridir. Bu iki ülkenin bağımsızlığını kazanmasıyla başlayan bu çatışmalı süreç, sadece askerî savaşlar değil, aynı zamanda diplomatik gerilimler, terör eylemleri, dinî kutuplaşmalar ve nükleer tehditleri de içeren çok katmanlı bir yapı arz etmektedir.

Çatışmanın tarihsel boyutları, sadece Keşmir meselesine indirgenemeyecek kadar derindir. Tarihsel, dinî, siyasi ve jeopolitik boyutlarıyla çok katmanlı bu sorunun sadece askerî yöntemlerle çözülemeyeceğininde bilinmesi gerekmektedir.

1947'de İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ın ikiye bölünmesiyle kurulan Hindistan ve Pakistan, daha ilk günden itibaren karşı karşıya gelmiştir. Hindistan'ın laik, çok dinli bir devlet modeli benimsemesine karşın Pakistan, Müslüman bir ulus-devlet olarak ortaya çıkmıştır. Bu ayrım, milyonlarca kişinin yer değiştirmesine ve yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan büyük bir insani trajediye yol açtı. Bu süreçte Keşmir Prensliği'nin statüsü, iki ülke arasında ilk büyük savaşın da tetikleyicisi oldu.

Keşmir’in Hindistan’a ilhakı üzerine başlayan 1947 savaşı, Birleşmiş Milletlerin müdahalesiyle sona erdi ve bölge,Hindistan kontrolündeki Cammu/Keşmir ile Pakistan’ın kontrolündeki Azad Keşmir olarak ikiye bölündü.

1965’te Pakistan'ın "Operasyon Gibraltar" adıyla başlattığı saldırı, Hindistan ile ikinci bir savaşa neden oldu. Bu savaş da taraflar arasında büyük kayıplara ve yine sonuçsuz bir ateşkese yol açtı.

1971’e gelindiğinde Hindistan, Pakistan’ın doğu kanadında (günümüz Bangladeş) yaşanan iç savaşa müdahil olmuştur. Bu sebeple çıkan savaş, Pakistan için yıkıcı oldu. Hindistan’ın desteğiyle Bangladeş bağımsızlığını kazanmış ve Pakistan ikiye bölündü.

1998 yılında her iki ülkenin gerçekleştirdiği nükleer denemeler, Güney Asya’da yeni bir güvenlik paradigmasının doğmasına neden oldu. Bu gelişme, doğrudan çatışma riskini azaltmakla birlikte, vekalet savaşları ve sınır çatışmaları şeklinde devam eden bir gerilim dönemini başlattı.

Pakistan destekli militanların 1999 yılında Keşmir’in Kargil bölgesine sızmasıyla başlayan Kargil çatışması, Hindistan’ın askeri üstünlüğü ile sona erdi. Bu savaş, nükleer güçlerin de doğrudan savaşabileceği endişesini artırarak uluslararası düzeyde geniş yankı uyandırdı.

Sürekli ve kalıcı bir gerilimin olduğu bölgede 2001 Hindistan Parlamento saldırısı ve 2008 Mumbai saldırıları gibi olaylar, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri büyük ölçüde zedeledi. Hindistan, bu tür saldırıların arkasında Pakistan destekli grupları görmüş; Pakistan ise bu iddiaları reddetmişti.

Sonraki yıllarda Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkiler, zaman zaman yumuşama eğilimleri gösterse de, temel sorun olan Keşmir meselesi çözülememiştir. Hindistan’ın 2019’da Cammu ve Keşmir’in özel statüsünü kaldırması, Pakistan tarafından sert bir tepkiyle karşılanmış diplomatik, ekonomik ve stratejik alanda bir "soğuk savaş"sürecini başlatmıştır.

Hindistan ve Pakistan arasındaki tarihsel çatışma, sadece bu iki ülkenin değil, küresel güvenlik ortamının da şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Keşmir sorununun çözümü ancak emperyal güçlerin bölgeden elini çekmesi, çatışan güçlerin karşılıklı diyaloğu, uluslararası hukukun üstünlüğü ve halkların iradesine saygı temelinde mümkün olabilir.

Aksi takdirde, nükleer bir çatışma potansiyeli, tüm dünya için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.