0

Geçenlerde bir sohbetinde, değerli alimlerimizden Hayreddin Karaman hocamız, latife yoluyla da olsa eve kitap getirmenin bir riskinden bahsetti. Bir eve yetmediği için ikinci evinin de kitaplarla dolu olduğunu söyledi. Bu kadar kitaba sahip olmak, okumak, anlamaya çalışmak herkese nasip olmaz.

İyi ama nasip olanların iç işleri durumu, ev cephesi nasıl acaba?

İlimle hemhal olan, kitaplarla sabahlayan insanlar bu uğraşlarından elbette en büyük hazzı alırlar.

Bu mevzuda evli erkekler üzerinden kadınlara bir fasıl açalım. Kadınların kitap okumaya, daha doğrusu eşlerinin kitap almasına gösterdiği tavır nasıl acaba? Eve gelen her kitapla sevinen, heyecan duyan, oturup inceleyen, beyine teşekkür eden kaç hanım var acaba?

Genelleme yapmalı mıyım bilemiyorum ama yapmak zorundayım: Kadınların çoğu, evin kitaplarla dolmasından rahatsız ve durumdan memnun değil.

Gerekçeler değişebiliyor…

"Parayı hep kitaba yatırıyorsun."

"Zaten benzer çok kitap var."

"Evde yer kalmadı, nereye koyacağız?"

"Hepsini okuyor musun sanki bir de yenilerini alıyorsun…"

"Evi çöplüğe çevirdin."

"Çocukların rızkını kitaplara yatırıyorsun vs…"

Kadınlar, bu dediklerinin bir kısmında haklı da olabilirler, hatta haklıdırlar. Bazı erkekler gerçekten ölçüyü kaçırıyor. Tam anlamıyla kitap hastası. Psikolojik bir hasta gibi. Ama böyle olmayanlar için de benzer eleştiriler gelebiliyor.

Bu konuda en iyi yol hanımları sürece dahil etmek. Okuma zevkini hanımına aşılayan bir erkek rahat eder. Birlikte hasta olur, birlikte kitapçıları dolaşır, birlikte kitap-dergi poşetleriyle eve gelirler. Değilse bu tartışma bitmez.

Bir de eşlerine hakkını vermeleri gerekir erkeklerin.

Eşinin ve kitabın hakkını.

Okuyarak, önemli bulduğu notları paylaşarak, merak duygusunu uyandırarak…

Bir de eşini ihmal etmeyerek.

İşten eve dönen eşinin hemen kitaplara dalması da kadında bir kıskançlık duygusu oluşturmakta. Eşini elinden alan bir sevgiliye bakar gibi, düşmanca bakabiliyor anlayacağınız.

Erkek bu konuda da stratejik davranmalıdır.

Kadınlar kuma istemez…

Bir şey daha.

Kadınlarla kitaplar arasındaki şu bağı da bilmemiz gerekir. Her ikisi de ilgi, dokunuş, yakınlık, okunmak ve anlaşılmak ister.

Bu faslı tatlıya bağlayalım en iyisi.

İlim aşkına rağmen evlenmek zorunda kalan bir hoca efendi, gece gündüz hep kitaplarla meşgul olmaktadır. Durumdan sıkılan hanımefendi, bir gece süslenir ve kocasının yanına gelir. Sağına geçer, soluna geçer, önüne geçer, üstad hanımını hiç fark etmez. Sonra sessizce yanına ilişir.

Hoca efendi uzun zaman sonra hanımını fark eder.

-Hatun, sen mi geldin?

-Evet ben geldim de, hangi kitaba dalmışsın böyle?

-Bu Vankulu adlı bir kitaptır.

Kadının cevabı, eşlerine ilgisiz herkesedir:

-A mübarek efendi, Vankulu'na bu kadar bakacağınıza biraz ben kuluna baksanız olmaz mı?

Milat Gazetemizin dördüncü yılını tebrik ederim.

Yayında ilk günden bugüne, emeği geçen herkesi tebrik eder, nice yıllara, daha etkili bir gazete temennisiyle başarılar dilerim.