Ermenistan'ın ezeli rakibi Azerbaycan ile birlikte ABD himayesinde bir zirveye katılması, Erivan'ın dış politikasında köklü bir değişime işaret ediyor. Bu durum, Rusya'ya duyulan güvenin sarsılması ve güvenlik anlamında yeni bir ittifak arayışının sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu duruma gelinmesine aşağıdaki unsurların etki ettiğini söylememiz yanlış olmayacaktır;
Rusya'nın sessizliği ve Karabağ zaferi; 2020 Karabağ Savaşı'nda Türkiye'nin desteğiyle Azerbaycan'ın askeri üstünlük sağlamasına rağmen, Rusya'nın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) kapsamında Ermenistan'a destek vermemesi, Erivan'da büyük bir hayal kırıklığına neden oldu.
İç siyaset baskısı ve batı'ya yöneliş; Rusya'nın Ermenistan’a destek vermemesi, Paşinyan hükümetine yönelik muhalif tepkileri artırdı. Başbakan Paşinyan, siyasi baskıyı yumuşatmak ve ülkesinin güvenliğini sağlamak amacıyla yönünü Batı'ya çevirdi. İşte bu karmaşık ortamda yapılan ABD-Azerbaycan-Ermenistan zirvesi, Paşinyan'ın hem Rusya'ya bir mesajı hem de Azerbaycan ile "normalleşme" için attığı bir adım olarak değerlendirilebilir.
ABD'nin bölgesel etki gücü; bu zirvenin, ABD'nin Kafkasya'daki barış sürecinde söz sahibi olan Rusya'yı etkisizleştirmeyi ve bölgesel etkisini artırmayı amaçladığı bir gerçek. İki düşman ülkeyi bir araya getiren ABD, arabuluculuk rolünü üstlenerek bölgesel pozisyonunu güçlendirmeyi hedefliyor.
Zengezur Koridoru: Türkiye'nin stratejik hedefleri ve yeni jeopolitik dengeler
Zirvede en çok ses getiren husus, Zengezur Koridoru'nun ABD'li bir şirket tarafından işletilecek olmasıydı. Bu durum, Türkiye'nin bölgedeki stratejik konumunu doğrudan etkileyecektir. "Tek millet, iki devlet" anlayışıyla hareket eden Türkiye ve Azerbaycan için bu koridor, Türkiye'nin stratejik hedefleri açısından oldukça önemli. Koridor, Türkiye'nin Orta Asya ile doğrudan kara bağlantısı kurma imkânı sunuyor.
Ancak, koridorun ABD'li bir şirket tarafından işletilmesi, denklemi karmaşıklaştırırken aynı zamanda Türkiye'nin bu duruma karşı daha stratejik bir yaklaşım sergilemesini gerektiğini hatırlatıyor. Bu açıdan bakıldığında;
ABD'nin etkisi ve Türkiye; ABD'nin Zengezur Koridoru'na müdahil olması, Çin'in Kuşak ve Yol projesine karşı dengeleyici bir unsur olarak değerlendirilebilir. Bu durum aynı zamanda Türkiye'nin koridor üzerindeki etki alanını kısıtlayabilir. Türkiye, bir yandan koridorun açılmasını desteklerken, diğer yandan ABD'nin artan etkisini yönetmek zorunda kalacaktır.
Vekalet çatışmaları; ABD ile Türkiye'nin vekalet savaşları bu projede de kendini gösterebilir. Zengezur Koridoru, iki ülke arasında yeni bir iş birliği imkânı sunarken, aynı zamanda yeni çatışmalara zemin hazırlayabilir. Ancak Türkiye'nin bölgedeki varlığı, Rusya ve Çin karşısında bir denge unsuru olarak yeni iş birliklerini de tetikleyebilir.
Sonuç olarak;
Zengezur Koridoru'nun ABD'li bir şirket tarafından işletilmesi, Türkiye'nin stratejik üstünlük beklentisini zayıflatma etkisi oluştursa da koridorun açılması, Türkiye için tek başına büyük bir kazanımdır. Bu durum, Türkiye'nin hem Azerbaycan ile iş birliğini derinleştirmesine hem de ABD ile farklı bölgelerdeki dengeleri kendi lehine kullanmasına fırsat doğurabilir. Ülkeler arası rekabet ve stratejik hamleler doğal süreçlerdir. Türkiye'nin bu karmaşık jeopolitik denklemde akılcı ve diplomatik adımlarla konumunu güçlendireceğinden kimsenin endişesi olmaması gerekir. Suriye gibi bir bataktan ve küresel rakiplerinin desteklediği teröre karşı yürüttüğü “Terörsüz Türkiye Süreci” bu açıdan son derece gerçekçi örnekler olarak önümüzde durmaktadır.
12.08.2025