0
Şöyle başlayalım:
Bütün aziz dostlarımızın Kurban bayramlarını tebrik eder…
Yüce Allah'tan bundan sonra gireceğimiz bütün imtihanlardan muvaffakiyetle çıkabilmemizi dilerim.
Söz!..
İbrahim Aleyhisselam'ın "sözüne sadık kalarak" oğlunu feda etmesi…
Bir baba için evlattan kıymetlisi ne olabilir ki…
Biz bugün;
"Dünya menfaati için söz yiyenlerden" olmaya doğru yol almışsak.…
Bu gidişe fren tutturalım.
Bundan sonra böyle olmasın; "çıkarlar öyle gerektirdiğinde" tutmayacağımız sözü vermeyelim, vermişsek sonuçları "zararımıza" gibi görünse de tutalım.
Hazret-i İbrahim, Nemrud tarafından ateşe atıldığında "canı" ile, Hazret-i İsmail'i kurban etmesi emredildiğinde "evladı" ile, ovaları kaplayan bütün sürülerini bağışlamakla da "malı" ile imtihan edilmiş ve bu imtihanların hepsinden başarıyla çıkmıştı.
Bu Bayram, tefekkür edelim:
Oruç ibadeti "diyet eylemi" değil, Kurban ibadeti de "kavurma festivali"…
Değil!
"Bayramın tadı da böyle çıkar"mış!
Zevk arayışı…
Mevzu bu değil!..
Hz. İbrahim, Kuran-ı Kerim'de nasıl övülüyor?
"Sözünün eri İbrahim!"
Muhammedü'l Emîn.
Hz. Muhammed (SAV) düşmanlarının bile "elinden, dilinden emin olduğu" bir kul idi.
Gelmiş geçmiş, gelecek kulların en "adaletli" olanıydı.
"Sözün en sadık" olanı.
Ağzımızdan çıkan sözün esiriyiz.
Ağzımızdan çıkması gerekirken çıkmayan ve çıkmaması gerekirken çıkan sözlerin de mesulüyüz.
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan!"
Bir daha:
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan!"
İçimizden kim, hangi babayiğit çıkıp da…
"Ben" diyebilir;
"Ben haksızlık karşısında susanlardan değilim!"
"Hiçbir vakit de olmadım!"
Meseleler iç içe…
Geldik işte;
"Hesabî olmak ve hasbî olmak" meselesine.
'Kitap'a uy, kitabına uydurma!..

Biz kimiz?
"Aciz kullar" değil miyiz?
Böyleyiz.
Edineceğimiz servetin, geleceğimiz mevkiin bizim için "hayır"lı mı, "şer"li mi olduğunu bilebilir miyiz?
Hiçbir kul, geleceği bilemez.
Bilemezse…
"Köşeleri dönme", "geleceği garanti altına alma", hatta "torunun torununun torunu"nun da "geleceğini garanti altına alma" çabası nedir?
Garanti var mı?
Her servet sahibine yarar mı?
"Makam"la gelen mutluluk mu, huzur mu?
Bizde o servetlerin, makamların yükleyeceği sorumlulukları kaldırabilme gücü var mı?
Ya olur da taşıyamazsak…
Sirkeci'deki "Nimet Abla" piyango gişesinin önünde kuyruk oluşturmuş kullara bakarken düşündüm:
"Büyük ikramiye çıksa ne yapacak bunlar!"
Sorsan….
"Hele çıksın da sonrasını düşünürüz!" diyeceklerdir.
İnsanoğlu nankör ve de kurnazdır.
"Piyango" servetinden bir kısmını da "hayır" işlerine ayırırsan ortalığı temizler!..
Antibakteriyel!..
"Vergilendirilmiş kazanç da kutsal"…
Değil mi ya!
Maaşlardaki "piyango" payına girmek gerekmez…
Zira…
"Kimseye kaldıramayacağı yük yüklenmez!"
Helal yoldan edinilmiş servet de, mevki- makam da helaldir.
Buradaki çetin mesele:
"İşi ehline veriniz!"
Ehil değilsen, o vazifeyi de istemeyeceksin bu durumda!
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) Mektûbat"ta der ki:
Sen ol işe hôd ehil değilsin
Mi'yar-ı Huda niçin eğilsin!
Demeli ki:
-Çok şeyi çok iyi bilmem ama bir şeyi çok iyi bilirim.
-Neyi çok iyi bilirsin Usta?
-Haddimi!
Bir yerde, iyi bir mevkidesin diyelim.
İyi de gelirin var, başka menfaatlerin de var, "havan" var mesela…
"Hane halkı" da bu havadan istifade etmekte…
Böyle bir vaziyettesin diyelim…
O işi senden çok daha iyi yapabilecek olanı gördüğünde…
"Buyur kardeşim, burada sen otur!" diyebilir misin?
Rahmetli Enver Baytan Hoca yapmış bunu…
Kocaeli'nden milletvekili adayı olması teklif edildiğinde…
"O işi benden çok daha iyi yapabilecek olan bir genç var, bu teklifi ona yapmanız çok daha uygun olur!" demiş.
İsmi lazım değil, o genç vekil oldu, bakan oldu.
Hizmetlerinin ne kadar verimli olduğunu değerlendirmek güç ama, Merhum Enver Baytan Hoca'nın tavrının "emsal" teşkil etmesi gerektiğini idrak kolay.
Senden daha iyisi varsa, ona bırakacaksın!...
"Kimse yoğurdum ekşi demez!"miş!..
Demeli efendim demeli, yoğurt ekşiyse…
Ekşi demeli!..
"Sırtı yerde pehlivan yenilmez!"
Kim ağzını açsa, en delikanlı, en dürüst, en temiz, en ilkeli, en ahlaklı, en kahraman…
"Sen deme başkaları desin!"
"Düşmanın bile desin!"
Pİ-AR devri, halkla ilişkiler, reklamasyon, imaj çalışmaları.
İmaj çekiyoruz birbirimize.
Hepimiz çok uyanığınız ve bizden başka kim varsa aptal!..
Kimse görmüyor bizim iç yüzümüzü!..
Aslında biliniyor be dost, herkes bilmesi gerektiği kadarını biliyor da söylemiyor!..
Kim üç kağıtçı, kim delikanlı…
Görmeyen mi var?
Boş "sloganları", "gerçek" diye yiyen mi var?
Kurban Bayramı'nda kurbanlarımızın kanlarıyla yıkanırken…
Vicdanlarımızı da yıkayabilsek…
Milyonlarca Müslüman'ın ırzına geçilirken, Arakan'daki tecavüzler son misal; namusumuz çatır çatır kirletilirken…
Kanlarımız akıtılırken…
Biz…
Milyarlarca Müslüman…
"Acziyetimize" yanabilsek!..
"Hamdım piştim, yandım!"
Bu devran böyle gelmiş…
Böyle gider sandım!..