Türk Devletleri teşkilatı üye ülkeler arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında kurulmuştur. Kuruluşun amacı; Türk Devletleri arasındaki işbirliğini ve dayanışmayı Türk Dünyası'nın ortak tarih, dil ve kültür mirası çerçevesinde ve çok taraflı çerçevede geliştirmek olarak kamuoyuna deklere edilmiştir. Teşkilatın kurucu üyeleri arasında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,Türkiye ve Özbekistan bulunmaktadır. Daha sonradan Macaristan,Türkmenistan ve KKTC birliğe katılmışlar ve bu ülkelere birlikçe gözlemci statüsü verilmiştir.
Türkiye'nin büyük önem verdiği Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) üç önemli üyesinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile diplomatik ilişki kurup bu ülkeye büyükelçi ataması, siyasi kulislerde Ankara'nın Kıbrıs politikasını etkileyecek önemli bir adım olarak öngörülüyor. Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Avrupa Birliği (AB) ile 4 Nisan'da gerçekleştirdikleri toplantıda, tek olarak Türkiye'nin tanıdığı "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"nin kurulmasını, kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BMGK kararlarına bağlı kalacaklarını açıklamışlardı. Bunun arka planında neler var bir bakalım; Türki Cumhuriyetlerin bağımsızlık sonrası kalkınma sürecinde batı ile olan ilişkileri belirleyici rol oynadı. Özellikle Kazakistan, Azerbaycan ve Özbekistan gibi ülkeler, enerji kaynaklarını Avrupa’ya ulaştırma noktasında AB ile stratejik iş birliğine girdiler. Rusyanın AB ülkelerine doğalgazı kesmesinden dolayı, bunu fısat bilen bu üç ülke, bu elçileri atamakla fırsatı ganimet bildiler. Aslında meselenin özü bu üç devlet kendi ülke menfaatleri için AB’ye üye olmak istiyorlar.
Türkiye ile birliğin kurucu üç ülkesi arasında büyük bir kırılma yaşanıyor: Türkiye, KKTC’yi tanıtmak için uzun yıllardır uluslararası siyaset arenasında mücadele verirken, kardeş olarak görülen devletlerden gelen bu büyükelçi atamaları Türk halkı nezdinde hayal kırıklığı yarattı. Ankara şu an bu atamalarla ilgili değerlendirmelerini yapıyor, Ankara’nın tavrı ne olacak önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz.
Bilinen bir gerçek var Türkiye, KKTC’nin tanınma sürecinde TDT tarafından yalnız bırakıldı. Bumu Türk Birliği, Türk Kardeşliği, nasıl dayanışma, nasıl bir işbirliği, nerde kaldı altı devlet, bir millet nerde kaldı, Turan Birliği.
Şurasıda bir gerçek ki ki bu ülkeler, henüz daha yeni uluslararası arenada kendilerine yer bulmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle içerde istikrarı sağlamakta zorlanan, dış politikada AB-Rusya-Çin üçgeninde denge kurmaya çalışan yönetimlerden bahsediyoruz. Böyle bir ortamda bu ülkeler açısından KKTC’yi tanımak, dış politika açısından bir meydan okuma anlamına gelir ki, bu da onların kaldırabileceği bir yük değil.
Türkiye açısından olaya baktığımızda bu süreç, dış politikanın kardeşlik söylemlerinden ibaret olamayacağını, uluslararası ilişkilerde çıkarların her zaman ön planda tutulduğunu Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan örneğinde bir kez daha gördük.