Ey Ahmet Davutoğlu, sen ki bir zamanlar akademisyen kisvesiyle kürsülerde “stratejik derinlik” masalları anlatır, dış politikada memleketi bataklığa sürüklerken bile kendine “vizyoner” payesi biçerdin! Hani nerede o Paris’te göğsünü gere gere yürüdüğün günler? 2015’te, Charlie Hebdo’nun o iğrenç karikatürleri sonrası, koştura koştura Paris’e gidip, “özgürlük” naraları atan mitingde en ön safta boy göstermiştin. Terör saldırısını kınamak için mi, yoksa Batı’ya şirin görünmek için mi, Allah bilir! Ama o gün, İslam Peygamberi’ne hakaret eden karikatürleri savunanların yanında, omuz omuza, “je suis Charlie” pankartlarına sırıtarak poz vermiştin. Hani nerede o “prensipli” duruşun şimdi, sayın eski başbakan?
Leman dergisi, senin o çok sevdiğin “ifade özgürlüğü”nü kullanarak, Peygamber’e hakaret eden bir karikatür yayımladı. Bir hafta geçti, tık yok! Ne bir kınama, ne bir laf, ne bir tweet! Hani senin o “değerler” aşkın? Hani senin “İslam dünyasının onuru” muhabbetin? Paris’te Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıyı kınarken, “özgürlük” için gözyaşı dökerken, niye Leman’ın karikatürüne karşı çıtın çıkmıyor? Yoksa “özgürlük” dediğin şey, sadece Batı’nın alkışını alınca mı kıymetli? Türkiye’de, kendi memleketinde, kendi halkının inancına hakaret edilirken sus pus olmak, hangi “stratejik derinlik” kitabında yazıyor, ey Davutoğlu?
Bu ne riyakârlık, bu ne omurgasızlık! Paris’te Batı’nın gönlünü hoş etmek için sırtına geçirdiğin “özgürlükçü” kostümü, İstanbul’da paçavra oldu herhalde. Leman’ın karikatürüne karşı ses çıkarmamak, senin o meşhur “değerler siyaseti”nin aslında bir tiyatro olduğunu göstermiyor mu? Hadi diyelim, Paris’te “teröre karşı” yürüdün; peki, burada niye terbiyesizliğe karşı iki kelam etmiyorsun? Yoksa mesele, kimin kime hakaret ettiği mi? Batı hakaret ederse “ifade özgürlüğü”, Türk dergisi ederse “aman, karışmayayım” mı? Bu mu senin “medeniyetler ittifakı” dediğin şey? Bir yanda Peygamber’e hakareti savunanların yanında saf tut, öbür yanda aynı hakareti yapanlara karşı dut yemiş bülbüle dön! Bravo, sahiden büyük devlet adamı!
Şimdi, seni bu ikiyüzlülüğünle öyle bir kaleme alırdım ki, kalemin ucu yüreğine saplanırdı! Ama sen zaten kendi kendine batmışsın, Davutoğlu. Paris’te özgürlük kahramanı, İstanbul’da sessizlik palyaçosu! Siyaset sahnesinde bir omurga arıyorsan, aynaya bak. Orada sadece bir gölge göreceksin. Yazık, hem de çok yazık!