Urfalı ehli felasif hem mi de Profesör Ahmet Arslan en iyi dinin Hristiyanlık olduğunu söylüyor. Eh bu da bir gelişme bizler Ahmet Arslan’ı dinsiz olarak biliyorduk bu duruma göre Hristiyanlığa bir adım atmış oluyor.
Şüphesiz ki; isteyen istediği dine inanabilir, Allah bu hakkı vermiştir, ta ki ölünceye kadar. Hiç kimsenin dinini sorgulama hakkımız yoktur ancak yapacağımız tek şey tebliğ etmektir.
Ancak benim de Ahmet Arslan’dan bu beyanına karşı haklı bir isteğim var. Ahmet Müslümanların Peygamberinin ismidir. İnsanların sizi daha iyi tanıması için Hristiyanların kullandığı bir isimle tanıyabilse daha bir anlamlı olur. Çünkü bu isim Müslümanlığı çağrıştırıyor.
Ahmet Arslan diyor ki; İslam hayatın her alanına müdahale ediyor. Onun için çatışma çıkıyor. Ahmet Arslan doğru söylüyor, bu âlemde de insanın hayatına her yerden müdahale vardır. Mesela güneşten ışık ve ısı gelir. Topraktan yüz binlerce çeşit bitki ve nebatat çıkar.
İnsanoğlu hava, su ve yiyecekle de alakadar olduğundan kâinattaki nizam insanı ve bütün canlıları kuşatmıştır. Hayatın her alanına bu nizam girmektedir.
Malum olduğu üzere insanlar tek başına yaşayamaz. Birbirlerine muhtaçtırlar. Evlilik lazımdır. Kimi ayakkabı yapar, kimi elbise, kimi fırında ekmek pişirir ve hakeza misalleri çoğaltabiliriz. Hayat böyle olunca insanların arasında cereyan eden içtimai münasebetler gereği bütün hayatı kuşatan, tanzim eden ve insanlar arasında adaletin tesisi için bir hukuka ihtiyaç vardır. Hukuksuz bir hayat, insanlığı darmadağın eder, zulüm ve vahşet başını alır gider.
Bu hukukun da yaşanabilmesi için kurallara ihtiyaç vardır. Kuralsız hukuk olmaz. İnsan ve kâinatta cereyan eden bir hukuk sistemi her zaman vardır ve işlemektedir. Bütün maddi ilimler bunu anlatmaktadır. Mesela güneşten gelen ışık gözümüzün hücrelerine göre, hava ciğerlerimize göre, yiyecek ve içecekler midemize göre yaratılmış ve bizlere hizmet vermektedir. Dünyadan 150 bin milyon kilometre uzakta olan güneşle aramızda tam bir denge ve hukuk vardır. Bu hukuk ne bizler ne de güneş tarafından ortaya konulmamıştır. Çünkü ne biz ne de güneş kendi kendini yaratmamıştır. Kim yaratmışsa aradaki dengeyi de o koymuştur. Misalleri çoğaltabiliriz.
O zaman iki şık karşımıza çıkar. Bu hukuku ya insanlar yapacak veya insanı yoktan var eden ve onun her zerresine hâkim olan birisi yapacaktır.
Demek oluyor ki, hukuksuz bir hayatın sonu fesada gider. Hayat, mutluluk yerine zulüm ve vahşete dönüşür. Çünkü insanlar hem bir araya gelmekte hem beraber yaşamakta hem de karşılıklı olarak alış veriş gibi muamelatta bulunmaktadır. Böyle bir hayatı yaşayabilmenin en büyük şartı bütün hayatı kuşatan kanunların uygulanması ve aynı zamanda bu kanunların uygulanması için adalete ihtiyaç vardır.
Hem ahiret hem de dünya hayatını İslam merkeze koymuştur. Hristiyanlıkta sadece uhrevi bir iman vardır. Dünyaya ait hükümler olmadığından Hristiyanlık elbette hayatın her alanıyla münasebettir değildir ve çatışma olmaz. Olmadığınız bir yerde kiminle çatışacaksınız. Mesela İslam katillerle, hırsızlarla, haksızlarla, zalimlerle, faizcilerle ve ırz düşmanları ile çatışır, Misalleri çoğaltabiliriz.
Onun için Allah, dinleri toplumların gelişmesine göre göndermiştir. Günümüze uyarlarsak tıpkı ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite gibi.
İnsanlar çoğalıp bir araya geldikçe buna göre de hayatın ihtiyaçlarına cevap veren bir hukuk ta gereklidir. İşte bu hukukun adı İslam’dır. İslam sadece imandan ibaret değildir. İmansız İslam, islamsız imanın hiç bir değeri yoktur. Hristiyanlıkta sadece iman vardır ve aradaki fark budur.
Her insanın mevki ve makamına ve yaptığı işe göre de kurallar gereklidir. Mesela Hristiyanlıkta dünyaya ait kurallar olmadığından, ben Ahmet Arslan’ın görev yaptığı üniversiteye gitsem bugün onun yerine ben ders anlatacağım desem, aramızda bir çatışma olmaz mı? Peki, bu çatışmanın önlenmesi için ne yapmak lazımdır. Hristiyanlığa göre hiç bir şey. İslam’a göre hukuk ve ceza gerekir.
Tanıdığım bir Hristiyan vardı tarlasını gasp etmişlerdi, mahkemeye dava açmıştı. Ona dedim ki Hz. İsa buyuruyor; birisi sana bir tokat vurdu mu, yüzünün öteki tarafını çevir. Bu durumda başka tarlan varsa onu da ver. Sanki gözlerinden ateş fışkırdı.
Hristiyanlıkta istediğin kadar günah işle. Sonra senin gibi bir insan olan bir papaza git, suçunu itiraf et, biraz da para ver, cennetten bir parsel al gitsin. Onlara göre Hz. İsa onların bütün günahlarına karşılık olarak bedel ödemiştir.
İslam’a göre ise bir zerre miskal bile olsa hayır ve şerrin hesabı vardır. Hz. Peygamber "Kızım Fatma sakın babanın Peygamber olduğuna güvenme, ben bile seni kurtaramam, Allah'tan başkası Seni kurtaramaz.”
Ey ehli felasif Ahmet Arslan! Sizinle bizim aramızdaki fark işte budur. Madem Hristiyanlık ta böyle bir hukuk yok, o zaman İslam hukukunu incele ve ona göre daha anlamlı bir karar ver. Artık sen bilirsin ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
Kalın sağlıcakla.