Ramazan-ı Şerifi neredeyse yarılamak üzereyiz. RABBİMİZ tuttuğumuz oruçları, yaptığımız yardımları ve yerine getirdiğimiz ibadetleri kabul buyursun. Evet, bu ay, kendimizi MANEVİ TATBİKATA tabi tuttuğumuz bir iklim sundu bizlere. Sonuçta nefsimiz ile mücadele edip, gerek ibadetlerimize, gerekse hal, hareket ve duruşumuza dikkat ettiğimizi kesinlikle yadsıyamayız. Bu manevi tatbikat bittiğindeyse, kazanımlarımızı GERİDE KALAN 11 AYA AKSETTİRMENİN yegâne husus olduğu aşikâr. Burada Ramazan Aynın sayısız faziletlerinden elbette ki bahsetmek isterim. İsterim de, buna ne benim ilmim yeter, ne de yazdığım kısa köşe yazıları… Ama Sevgili Peygamberimizin (SAV.) hadisinde geçen; “RAMAZAN AYINDA ŞEYTANLAR ZİNCİRE VURULUR” bölümüne, atıfta bulunmadan da geçemeyeceğim. Zira “şeytanlar madem bağlı, neden kötülükler devam ediyor” şeklindeki sorular, herkesin kafasını kurcalamakta. Bu konuda Alimlerin görüşü açık aslında. Burada kastın; “ŞEYTANLARIN DAHA ZARARLI VE ŞERLİ OLANLARININ ZİNCİRLENDİĞİ” yönünde görüş bildirmekteler kısaca. Lakin bu hususun, büyük Şeytanlar’a RÜŞTÜNÜ İSPATLAMAK için çırpınan YAVRULARI ve UŞAKLARININ, ortalıkta cirit atmayacağı manası da taşımadığı muhakkak.
Mesela mı? Terörist başının; “silah bırakılması ve örgütün fesih edilmesi” çağrısı, gayet olumlu seyretti malumunuz üzere. Keza terör örgütünün “1 ay içinde fesih kararı alacağı” haberleri, şimdiden konuşulmaya bile başlandı. Bunun Milli Güvenliğimiz ve ekonomimiz kadar, jeopolitik açıdan Devletimize sağlayacağı DEVASA KATKILARIYSA inkâr edilemez boyutta. Ancak tamda bu esna da Netanyahu’nun; “PKK/YPG'yi destekleyeceğini” açıktan ilan ettiğini işittik bir anda. Akabinde de YPG Elebaşı Abdi’nin ipe un serip, “İsrail’in desteğine açık oldukları” laflarıyla, Tel Aviv’e selam çaktığını izledik. Bitti mi? Biter mi hiç! Derken ESED ARTIKLARININ, Lazkiye’de BAŞKALDIRIŞI çıktı bu sefer sahneye. Yeni Suriye Yönetimi de doğal olarak, bu gruplara müdahale edince kızılca kıyamet koptu. Suriye’de “Nusayriler katlediliyor” provokasyonu yapılırken, ülkemizde de Alevi kardeşlerimizi işin içine çekmek adına, birilerinin bu OYUNA ALET OLDUĞUNU gördük maalesef. Öyle ki bazıları da Türkiye’yi tehdit edip, “İSRAİL’DEN YARDIM İSTEYECEKLERİNİ” dahi dile getirmekten çekinmedi. Hem de olayların mezhep yada Alevi kardeşlerimizle hiçbir alakası bulunmamasına rağmen.
Anlayacağınız olayların tam da; “SURİYE YÖNETİMİ POLİTİKALARININ RAYINA OTURDUĞU ve “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” planının ilerlediği bir dem de başlatılması manidardı. Bu ise birilerinin bahsettiğimiz gidişatı SABOTE etmek için, mezhep ve etnik kimlikleri PROVOKE ETME PLANINDAN başka bir şey değildi. Gelgelelim geçtiğimiz Pazartesi akşamı, bütün bu Şeytani oyunların YPG ile Şam Rejiminin anlaşmasıyla ÇÖP OLDUĞUNA şahitlik ettik hepimiz. Bu bağlamda henüz imzalanan 8 maddenin ince detaylarına hâkim olmasak ta, TARİHİ BİR AŞAMAYA geldiğimiz net. Tabi ki anlaşmaya dair ŞÜPHELERİMİZ yok değil. Ayrıca önümüzde, sene sonuna kadar da uzunca bir süre mevcut. O nedenle erken hüküm vermek yerine, İHTİYATLI İYİMSERLİĞİMİZİ korumak en doğru yol gibi duruyor. Neticede anlaşma çok yeni ve henüz bazı kritik konular aydınlanmış da sayılmaz. Kaldı ki bu durumdan rahatsızlık duyan ŞEYTANIN UŞAKLARIYSA cabası. Yani şimdiye dek başaramasalar da, denemeye devam edecekleri kesin. Fakat işin varacağı nihai nokta, Türkiye’nin kaygılarını giderecek şekilde biçimlenecektir inşallah. Devletimiz de zaten, bu minvalde gerekli hazırlıklarını yapıyordur kati surette. Yoksa Sn. Cumhurbaşkanımızın; "Şayet verilen sözler tutulmaz, süreç bir şekilde oyalama, savsaklama, göz boyama, isim değiştirip bildiğini okuma gibi şark kurnazlıklarına evirilmeye çalışılırsa günah bizden gider. Halen devam eden operasyonlarımızı, gerekiyorsa taş üstüne taş, omuz üstünde baş bırakmadan son teröristi bertaraf edene kadar sürdürürüz" uyarısı üzerine başka ne söylenebilir ki?