Dünyada büyük bir mücadelenin başladığı artık herkesin malumu. O yüzden stratejik konumu, kimliği, kalkınma hızı ve özgül ağırlığı önem arz eden ülkemizin, HEDEF TAHTASINDA yer aldığı tartışılmaz bir vakıa. Zaten son 20 yıldır yakaladığımız DEVASA İVME ve verilen TAM BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ sebebiyle de, başımıza gelmeyen kalmadı. Bunları tek tek anlatmak niyetinde değilim bu yazımda. Ama onca saldırı ve baskıya rağmen Devletimizin bırakın rotasını değiştirmeyi, MENZİLE GİDEREK YAKLAŞMASINDAN ürktükleri bir gerçek. Özellikle “Sn. Erdoğan alerjilerinin”, derininde yatan asıl düşünce de bundan ibaret seyrediyor. Zira Sn. Erdoğan’ı devirip, yerine sözlerini dinletecekleri bir zihniyeti geçirdiklerinde, sürdürdükleri küresel savaşta avantaj kazanacaklarının pek ala farkındalar. Böylece “atlattığımız onca badirenin bir çırpıda çöpe atılacağı, tekrar ayaklarımıza pranga vurulacağı ve bize takdir ettikleriyle yetineceğimiz” bir gelecek planladıkları kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Hülasa şu sıralar yaşadıklarımıza bakarsak, SALDIRI ALTINDA olduğumuzu söyleyebiliriz ne yazık ki. Nasıl mı? Mesela Türkiye’nin birçok Afrika ülkesi gibi, Somali ile olan yakınlığını duymayan yoktur. İşte tam bu ilişkiler MEYVE VERECEĞİ esnada, BESLEME Eş Şabap örgütünün, başkaldırış tevessülü düştü geçen aylarda gündeme. Gerçi Devletimiz Somali’ye, gerekli askeri desteği sağladı. Ama Türkiye ile birlikte Somali kıyılarında petrol arama anlaşması imzalanmasının akabinde, İngiltere merkezli bir dezenformasyonun baş gösterdiğini izledik bu sefer. Ama başaramadılar. Keza Turkuaz Medyanın Doğal kaynaklar Zirvesine katılan, Dahir Shire Mohamed’in “YAKINDA BAŞLIYORUZ” ifadeleriyle bu ispatlanmış oldu.
Bitti mi? Biter mi hiç! Neticede Biden’ın giderayak, G Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırması ve ABD’nin, skeri üs inşa çalışmalarını göz ardı etmemek gerekir. Ayrıca GKRY’nin; “İsrail'in ülkesindeki üsleri kullanmada ayrıcalıklı olacağını” belirtmesi ve bir MOSSAD üssü kurulmasına izin vermesi de hiç normal değil. Şimdilik geri adım atsalar da, İsrail, GKRY ve Yunanistan arasında planlanan ve Türkiye’nin kıta sahanlığını çiğneyen, su altı kablo döşeme projesini de buna ekleyebiliriz. Hatta Yunanistan’ın Ege Adalarına, “Türkiye’ye karşı yeni füze sistemleri konuşlandırma planları” da cabası. Elbette Hindistan’ın, Ermenistan’ı silahlandırmaya devam etmesini de unutmamak lazım. Pentagon eskisi Michael Rubin’in; “Türkiye’nin nükleer programının, Batı için bir tehdit olduğu ve Türk Nükleer Fizikçilere suikastlar düzenlemesi gerektiğini” söylemesini ise daha saymıyorum bile.
Anlayacağınız DEVLETİMİZİN ÇIKARLARINA ve MİLLİ GÜVENLİĞİNE KAST EDEN, gelişmeler yaşandığı inkâr edilemez. Ancak bizler CEDDİMİZE YARAŞIR BİÇİMDE TEK YÜREK OLABİLİRSEK, bugüne kadar olduğu gibi hepsinin üstesinden geleceğimiz muhakkak. Zaten bunu bildiklerinden HUZURUMUZU BOZMAYA dönük, bir takım olaylar ORGANİZE EDİLDİĞİNE şahitlik ediyoruz maalesef. Nitekim hadiseleri içimizdeki elemanları üzerinden köpürtüp, KONUYU BİLMEYEN KİTLELERİN iştirakini sağlama peşine düştükleri de aşikâr. Bu açıdan “Terörsüz Türkiye” projesinin, odak noktaları olduğu şüphe kaldırmaz. O nedenle “Vatanını memleketini canından çok seven ve bu oyunları gören” CUMHUR İTTİFAKI LİDERLERİNE, sosyal ağlardan yapılan hakaretleri aynı bağlamda değerlendirebiliriz. Kaldı ki “ALGI OPERASYONU ve TEZVİRAT” yüklü bu mesajların, ekseri 15 Temmuz kaçaklarından geldiği de yadsınamaz konumda. Tıpkı şuan süren gündemdeki malum soruşturmayı, sulandırmaya çabaladıkları gibi. Belli ki birileri, bunu da koas’a çevirmek için hesaplar içerisindeler. Sonuçta algı ve tezviratı, sorgulamadan inanan çevreler iştahlarını kabartıyor olabilir. Yanlış anlaşılmasın sakın! Tabi ki ispatlanıncaya kadar herkes masumdur. Lakin iddiaları çürütmek yerine, hala bot hesaplardan hamaset yapmaları sizce de manidar değil mi?