Akdeniz’in dalgaları bu kez farklı bir hikâyeye tanıklık ediyor. İspanya’dan, Tunus^tan İtalya’dan, Yunanistan’dan yola çıkan gemi ve tekneler, sıradan turistik bir deniz yolculuğu yapmıyorlar . Onlar, kuşatma altındaki Gazze halkı için umut taşırken, aslında tüm insanlığa bir vicdan çağrısı yapıyorlar.
“Sumud” kelimesi Arapçada sebat, kararlılık, sarsılmaz direniş demek. 1967’den bu yana Filistin halkının dilinde, yaşamında ve direnişinde bir simgeye dönüşmüş.
Ama bu yolculuğu özel kılan sadece gemilerin varlığı değil; gemilerdeki insanların sesleri, duyguları ve kararlılığıdır.
İrlandalı komedyen Hickey: Batı hükümetleri soykırıma bu kadar suç ortağı olmasaydı, bu durumda olmazdık diyor.
Amerikalı balıkçı David Olsen, Gazze’de tanık olduklarını şöyle özetliyor:
‘’Kendi ülkem de dahil uluslararası hükümetlerin İsrail'i bu katliamda silahlandırma ve destekleme konusundaki suç ortaklığına şahit oluyoruz. İnsani yardımı engelleyen bir ülkeye silah yardımı yapmanın yasa dışı olduğunu değerlendiren Olsen, Gazze'ye yardım ulaştırmak isteyen binlerce tırın çürüyen ve bozulan yiyeceklerle bekletildiğini İki milyondan fazla insanın açlığa mahkûm edilmesini izliyoruz. Uluslararası hükümetlerin İsrail’e silah sağlaması, bu katliamın suç ortaklığıdır. Biz buna karşı buradayız. 21. yüzyılın Holokost’u karşısında sessiz kalamayız.”diyor.
Belçikalı sağlık görevlisi Doris Do Block ise gemiye binerken sadece bir yardım seferine değil, bir onur yolculuğuna çıktığının farkında;
“Bu bir eğlence gezisi değil. Gazze’ye varana kadar devam edeceğiz. Hiç vazgeçmeyeceğiz. Çünkü hükümetler soykırıma ortak olmayı bırakmadıkça, bu mücadeleyi sivil halk üstlenmek zorundadır’’ demekte.
Türkiye’den bu harekete katılan inşaat mühendisi Cumali Kaya ise sözlerine inancını katıyor:
“Bugüne kadar hükümetlerden bekledik. Ama ne yazık ki bombalarla ölemeyenler açlıktan ölüyor. Sefer bizden, zafer Allah’tandır. Bu sefer, sivil vicdanın seferidir”diyor.
Yeni Bir Dünya Vakfı Başkanı Uğur Özcan ise daha çarpıcı bir tespit yapıyor:
“Bu vazife bizim değil, devletlerin vazifesi. Ama İslam ülkelerinin liderleri görevlerini yapmadığı için biz buradayız. Aslında Müslüman ülkelerdeki halklar da yeterince baskı uygulamıyor...” demekte.
Mil Sen Genel Başkanı Mücahit Çelik de şu sözlerle tabloyu özetliyor:
“Gazze’de yaşananların gündemde tutulması açısından bu yolculuk çok önemli. Ama hükümetlerimize de baskı yapmamız gerekiyor. Artık sözün bittiği, eylemin gerektiği bir vakitteyiz. İki milyonluk Gazze’de yıllardır vahşet, açlık ve susuzluk devam ediyor. İnsanların hayatı hiçe sayılıyor. Buna sadece kınamayla cevap vermek yetmez ‘’ diyor.
Bu sesler, aslında filonun ruhunu anlatıyor. Ellerinde silah yok, ama kalplerinde insanlığın en büyük gücü var: vicdan. Karşılarında en modern ordular, en güçlü devletler olabilir; fakat Sumud Filosu, tarihin defalarca kanıtladığı gerçeği yeniden hatırlatıyor: Vicdanın gücü, silahın gücünden daha kalıcıdır.
Siyonist işgalcilerin işlediği bu insanlık dışı soykırım ve katliamlar karşısında devletler sessiz kalırken, dünyanın dört bir yanındaki dinleri ve dilleri farklı vicdan sahibi halkların bu zulme sessiz kalmayıp, Gazze’nin unutulmasına izin vermemeleridir.
Gazze’ye varılamasa bile bu seferler, insanlığın ortak vicdanında derin izler bırakacak; devletlerin suskunluğunu bozması, hükümetlerin politikalarını gözden geçirmesi için halklara bir çağrı olacaktır. Çünkü tarihte hiçbir zulüm sonsuza dek sürmemiştir, halkların kararlı duruşu zalimlerin hesaplarını bozmuştur.
Selam olsun Sumud filosunun yiğit erlerine…