Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Gazze Şeridi'nde 80'den fazla Filistinli şehit edildi. Düşünün böyle de pervasızca hareket eden, canı istediği zaman Müslüman öldüren, canı istediği zaman istediği yeri bombalayan bir devlet var karşımızda.
Netanyahu geçenlerde, Trump ile yakın çalışarak Orta Doğu haritasını yeniden çizeceklerine inandıklarını söyledi.
Bu, İsrail’in asla durmayacağı anlamına geliyor. Yani Fırat’ın Doğusunda ikinci İsrail denilebilecek bir PKK devletçiğinin kurulmasını da arzu ediyor.
Trump deseniz Gazze'nin "temizlenmesini" ve nüfusunu Ürdün ve Mısır'a yerleştirmeyi önerdi. Filistinleri Gazze’den sürmeyi planlıyor. Mısır ve Ürdün için de emrivakikonuşarak “kabul edecekler” dedi.
Amerika’nın şu anda sadece İsrail ile Mısır’a yardım ettiğini de şuraya not düşelim.
İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, Trump'ın ikinci başkanlığı sırasında Batı Şeria'nın İsrail tarafından ilhak edilebileceğini söyledi.
Trump bugün İsrail’de Kudüs'te “Üçüncü Tapınağın” inşasını sağlayacak bir kurtarıcı olarak görülmektedir. Evet, yanlış duymadınız.
Yeni atanan Savunma Bakanı Peter Hegseth, "Tapınak Dağı'ndaki Tapınağın yeniden inşa edilmesi mucizesinin mümkün olmaması için hiçbir neden kalmadı” diyor.
Bakınız bu ifadeler ve gelişmeler çok önemli. Bir taraftan Filistinlerin sınır dışı edilmesini planlıyorlar diğer taraftan da Trump, Suriye’den çekilme konusunda ikircikli bir tavır sergiliyor.
İsrail’in planı şu;
Gazze'nin Filistin yerleşimcileri tarafından boşaltılıp Sina'ya göç etmesi sonucunda kaçınılmaz olarak orada kaos ve gerginliğe yol açacak.
Sonra da bölgeyi askeri olarak işgal etmek için bunu bir "bahane" olarak kullanacak.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte geçtiğimiz günlerde “savaş zihniyetine geçişe” ihtiyacımız olduğunu söyledi. Her ne kadar bunu Rusya üzerinden ifade etse de neticede ortamın sıcaklığını arttırması bakımından önemli.
Hep diyoruz ya Siyonizmin nihai amacı, İncil'deki ve Tevrat’taki iddialara dayalı olarak Yahudi yerleşimi için geniş Arap topraklarının ilhakı ve etnik temizliğidir. Zira bu toprakların Tanrı tarafından Yahudilere vaat edildiğini düşünüyorlar.
Bu elbette teolojik bir palavradan ibaret. Bir devlet düşünün ilahi kaynaklarında kanlı soykırım var diye istediği yeri işgal etmeyi kendinde hak görüyor ve kimse de buna ses çıkarmıyor.
Siyonistlerin Ortadoğu'ya yönelik yayılmacı planlarının arka planında küresel sermayenin ve aktörlerinin dahli olduğundan kimsenin şüphesi olmasın.
Düşünün, 1973 Yom Kippur Savaşı'ndan sonra Şam ve Tel Aviv arasında bir anlaşma imzalanmıştı. Taraflar, Golan Tepeleri'ndeki ortak sınırlarından birbirlerine karşı herhangi bir düşmanca askeri operasyon düzenlemeyecekti.
İlginçtir 50 yıl boyunca buna uyuldu. Ancak şimdi Esad'ın devrilmesiyle Suriye ordusu bölgeden çekildi ve İsrail ordusu bölgeye girdi. Anlaşma falan rafa kaldırıldı. İsrail bunu yalnız başına yapmadı.
Olan biten şudur.
Bugün dünya kaynaklarını ve parayı kim kontrol ediyorsa, tek tipçi küresel ideolojiyi dayatan da sınırları belirleyen de odur. Öyle ki bunlar Allah’ın yarattığı iki cinsin yanına bir üçüncü cinsi dayatma cesaretini kendinde görebiliyor.
Küresel gıda sektörünü kontrol ederek toplumlarda hastalıkların yaygınlaşmasına ve doğum oranlarının düşmesine neden olurlar.
Kanlı savaşların “demokrasi” üzerinden yürütüldüğüne inanmamızı isterler. Bunun için yine tek merkezden( tavistock) kumanda edilen medya organlarına sahiptirler.
Demem o ki bugün Siyonizm’i de kontrol eden bu güçler,Âdem soyuna topyekûn savaş açmış durumdadır. Savaş bu iki soy arasında cereyan etmektedir.