Trump, Netanyahu’yu 20 Ocak’ta kabulü sırasında ‘’Gazze’yi devralacağız’’ açıklamasıyla bölgeyi yeni bir ateşin içine attı. Trump’ın açıklamalarından sonra, İsrail, hemen yardım dağıtımını engelleyerek, ateşkes şartlarını ihlal etti. Zaten Netenyahu, dünyanın en güvenilmez bir figürüydü böyle olacağını bekliyorduk.
Hâlbuki bir ülkenin maddi varlığı kadar, devleti yönetenlerin becerisi de o ülkenin etkisini azaltır veya güçlü yapar. Liderliğin vizyonu, temel hukuk kurallarına bağlılığı, ikna gücü ve diplomatik yeteneğinin bir araya gelmesiyle ülkenin etkisi artabilir. Ancak Trump’ın açıklamaları, ABD’nin dünya siyasetindeki etkisini azaltacağını gösteriyor.
Zira Gazze ile ilgili açıklamaları, İsrail’in dışında tüm dünyada büyük bir tepkiye neden olmuştur. Uluslararası hukuku hiçe sayarak, saldırgan bir tutum,küresel çapta Amerika’yı yalnızlaştıracaktır.Hatta bu tutum,Amerikan liderliğindeki dünya düzenin meşruiyetinin daha da sorgulanmasına neden olacaktır.
Düşünün ki Trump, Grönland’ı istiyorum, Kanada Amerika’nın 51. Eyaleti olması lazım, Panama’yı bize vereceksin, Gazze’yi emlak yeri yapacam diyor. Trump bu yaklaşımla ABD’yi tüm dünyada barış ve güvenliği tehdit eden bir ülke hâline getirir. Hâlbuki bir ülke ne kadar güçlü olursa olsun, dünyadaki gücü, diğer ülkelerle kurduğu işbirliği kadardır.
Trump’ın tutarsız açıklamaları ve ani kararların sosyal medya üzerinden duyurulması,uluslararası arenada ABD’yi güvenilmez bir ülke hâline getirmiştir. Bu da tüm dünyada büyük bir endişeye ve diplomatik belirsizliklere yol açmaktadır.
Bütün bu gelişmeler, bana sanki dünya Trump ile imtihan edildiğini hissettirmektedir. İmtihanı kazanmanın yolu, barış ve adalet için birlikte çalışmaktır. Zira tarih, coğrafya üzerindeki güç mücadelelerinin özetidir. Gelecek belirsizliklerle dolu olsa da devamlı adaletten yana olanların lehine sonuçlandığını tarih ve coğrafya şahit olmuştur.
Peki, ya Müslüman ülkelere ne demeli?
Müslüman ülkeler, iki milyarı aşkın nüfusu ve geniş bir alana yayılan toprakları ve sahip oldukları enerji kaynakları ile muazzam bir potansiyele sahiptirler. Bütün bu potansiyellere râğmen bugün Müslümanlar top yekûn büyük bir acı yaşamaktadır.
Hâlbuki bütün bu acılara son verecek anahtar kendi elindedir. Bunun için önce yapılması gereken,basit ama son derece önemli iki şey vardır. Birincisi, sahip oldukları bu muazzam potansiyelin farkına varmaktır. Zira önce her fert bizzat kendisinin,sonra içinde var olduğu toplumun, sonra zaman ve mekânın farkında olması gerekir.
İkincisi,bu ülkeler tarihi kırgınlıkları, bir tarafa bırakarak her alanda birlikte hareket etmeleri lazımdır. ‘’Ortadoğu’’, Balkanlar ve ‘’Orta Asya’’ancak böyle bir birlikle barış ve refaha kavuşur. Bu aynı zamanda dünya barışına da ciddi katkı sağlayacaktır.
Toparlayacak olursak: Türk medyasında Trump’ın açıklamalarını ciddiye almayan bazı yorumlar görüyorum. Eğer Trump, sade bir Amerikan vatandaşı olsaydı, evet açıklamalarını kimse ciddiye almazdı. Ancak Trump, dünyanın hâlâ en büyük askeri gücünü elinde tutan ülkenin Başkanıdır. Bu gerçeği unutmamalıyız. Onun için, açıklamaları ciddiye almalıyız ve ona göre tedbir geliştirmeliyiz diye düşünüyorum.