Kıymetli Genç Kardeşim,

​Sizlerdeki o yüksek istidat ve kabiliyetler parlatılmaya bu kadar müsaitken, istisnalar hariç, maalesef sizi yetiştiren büyükleriniz bazen ihmalkâr davranabiliyorlar. Bunun temel sebebi; sanki bu hayat daimîymiş gibi dünyayı merkeze almaları...

​Oysa ölüm bir hakikat. Üstad Bediüzzaman’ın Sözler eserinde ifade ettiği gibi: "Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek." Böylesine inkâr edilemez bir gerçek önümüzde dururken; sadece geçici gençlik heveslerinin peşinde koşmak, kabrin ötesindeki o muhteşem nimetlere sırt çevirmek ne kadar doğru olur?

​Genç kardeşim, bu satırlar yerine sizin hoşunuza gidecek güncel ya da popüler şeyler yazıp sizi eğlendirebilirdim. Fakat bugünün dijital dünyası devasa bir pazardır ve o pazarda sadece boş eğlenceler yoktur. Biraz gayretle o pazardan size büyük kârlar elde ettirecek, ebedî hayatınıza olumlu etki edecek hazineler de bulabilirsiniz. İşte o zaman kullandığınız o dijital dünyanın atomlarına, zerrelerine dahi bayram ettirirsiniz. Sizin iffetiniz, faydalı şeyleri öğrenme hevesiniz elbette zerreleri de mutlu eder; çünkü onlar Allah'ın kudretini gösteren birer mühürdür. Emin olunuz ki; ebedî hayatınızı kurtarma gayreti en büyük meseledir ve hiçbir dünyevi eğlence bunun yerini tutamaz.

​Bu satırları yazanın hiç genç olmadığını veya hiç hata yapmadığını sanmayın. Bizler de genç olduk, bizler de hatalar yaptık. Ancak Bediüzzaman gibi son yüzyılın çilekeş âlimlerinin; zindanlarda ve soğuk hücrelerde siz gençlerin imanını, ahlakını ve geleceğini kurtarmak için her türlü zulme nasıl göğüs gerdiğini görünce, bizim duyarsız kalmamız, sizi görmezden gelmemiz mümkün olamazdı.

​Madem hepimizin atası Hazreti Âdem’dir, o halde hepimiz kardeşiz. Kardeşlik hukuku gereği, bizim sizin elinizden, aklınızdan ve gönlünüzden tutmamamız söz konusu olamaz. Sizler de bugün el tutmayı, ebedî saadeti hedeflemeyi öğrenmelisiniz ki yarın sizden sonra gelen hayat yolcularına rehberlik edebilesiniz. Bir insanın imanına vesile olmanın, sahralar dolusu dünyalıktan daha hayırlı olduğunu unutmayın.

​Bizler koyun değiliz ki "her koyun kendi bacağından asılır" deyip kenara çekilelim. Bizler insanız ve birbirimizden mesulüz. Hatta hiçbir ayrım yapmadan tüm insanlığın saadetinden sorumluyuz. Bu yolda ne renklerin ne de ırkların bir önemi vardır. Allah’ın cenneti büyüktür ve bütün insanlığa yetecek genişliktedir. Yeter ki iman ve itaatle o "ebedî pasaportu" alalım. Cennette buluşup, tıpkı birer askerlik anısı anlatır gibi dünya hatıralarını birbirimizle yâd edelim. Burada tatlı bir hatırayı anlatmak bir lezzet verirse, orada binlerce lezzet verecektir.

​Orada anlatacak bir şey bulmak için de burada güzel işler yapmamız, yüz kızartacak şeylerden uzak durmamız lazım! Hayatınız öyle kıymetli ki, kıymetli uğraşılar sizin değerinizi daha da artıracaktır. İnanıyorum ki o kıymet bir gün bizleri de geçer; belki bizlere üstad olursunuz, biz de hayranlıkla sizi izler ve "Mâşallah" deriz.

​Son sözü, rehberimiz olan o hakikate bırakıyorum: ​“Dünya ve ahirette ebedî ve daimî süruru isteyen, iman dairesindeki terbiye-i Muhammediyeyi (A.S.M.) kendine rehber etmek gerektir.”