Diyanet İşleri Başkanlığı, “KİMLİĞİMİZ GELECEĞİMİZDİR” başlıklı miladi yılın son Cuma Hutbesi’nde
“Bugünler; bedenimize ve ruhumuza zarar veren alkolün tüketildiği bir zaman dilimi haline getirilmemelidir. Bu günler; içinde alın teri olmayan, kendisiyle hayır yapılamayan, adı ne olursa olsun kumar, piyango ve şans oyunlarının oynandığı bir hale dönüştürülmemelidir.” uyarılarına yer verince, birileri yine tepki gösterdi.
Toplumu, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan, cehaletten korumak için gerekli tedbirleri almak Devlet’in Anayasal görevleri.
Diyanet İşleri Başkanlığı da Anayasal bir kurum olarak Devlet’in bu görevlerine katkıda bulunmakla mükellef.
Bunu yapmadığı takdirde vazifesini ihmal etmiş olur.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ikazları camiye giden için de gitmeyen için de hayati derecede önem taşıyor.
Zira, alkol, uyuşturucu, kumar bağımlılıkları sadece camiye gidenleri değil, herkesi tehdit ediyor.
Muhafazakâr kimlikleri öne çıkan aileler de “laik” kimlikleri öne çıkan aileler de maalesef tehdit altında.
Geçtiğimiz günlerde “uyuşturucu kullanımının” ne kadar yaygın olduğunu anlatmaya çalışmıştık.
Durumların ne kadar sıkıntılı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sosyal medya hayatımıza girdi gireli, işler iyice çığırından çıktı.
Her tarafı saran çeteler ve diğer şer odakları, bunalımdaki gençleri ağlarına düşürmekte güçlük çekmiyor maalesef.
Boşanma oranları, aile içi huzursuzluklar arttıkça bunalımlı gençlerin sayısı da artıyor.
“Tutunacak dal arayan” gençlerden bazıları, maalesef zehirli dallara yapışıyor.
Alkol, kumar, uyuşturucu, zina, şiddet birbiriyle bağlantılı olarak tırmanıyor maalesef.
Devletimizin ilgili birimleri ne kadar gayret gösterirlerse göstersinler, iş bir yerde geliyor, “sağlıklı” manevi eğitime dayanıyor.
Ailelerimiz, okullarımız, hayırlı işler yapmaya gayret eden sivil toplum kuruluşlarımız, medyamız ve tabii Diyanet İşleri Başkanlığımız.
“Zararlılarla mücadele” noktasında cami görevlilerine büyük sorumluluklar düşüyor.
Alkol, uyuşturucu, kumar ve diğer zararlılar muhafazakâr aileleri de tehdit ediyor ama camiye giden, namaza devam eden gençlerin oranın artmasının mücadeleye büyük katkı sağlayacağı ortada.
Ne yazık ki bazı “dedeler, amcalar, dayılar” camilerde oyun oynayan, koşturan, ses yapan çocukları “sert bakışlarla” ve “lâflarla” korkutuyorlar.
Camileri sevdirmek gerek.
Bunun için de tahammül düzeyini arttırmak ve yüzlerden gülümsemeyi eksik etmemek.
*
Camilerin ve cami görevlilerinin sosyal hayatla iç içe olmaları son derece önemli.
Bu arkadaşlardan nicelerini tanıyorum, ne zorluklar yaşadıklarını da biliyorum..
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki…
Çocuklarla, gençlerle arkadaşlık kurup onları camiye davet etmek isteyen hocaların başına olmadık sıkıntılar gelebilir!
Eskiden mahalledeki amcalarla oyun oynardık.
Onları kaleye geçirirdik.
Şimdilerde herkes herkesten şüpheleniyor.
Ne var ki..
Dünya böyle, hayat kolay değil, Rabbimizin rızasına nail olmak kolay değil..
Bir yolunu bulup camiyle hayatı, okulla hayatı buluşturmak mecburiyetindeyiz.
Öncelikle de kendimizi kalbimizle buluşturmak!
YEŞİLAY “KUMAR” RAPORU
Son derece yararlı çalışmalar yürüten Yeşilay’ın ve diğer kaynakların verileri durumun ne kadar sıkıntılı olduğunu ortaya koyuyor.
“Kumar Bağımlılığı”na dair verilerden bazılarına göz atalım:
Kumara başlama yaşı 15'e kadar düştü hatta 10'lu yaşlara kadar indiğini gösteren veriler var.
15 yaş ve üzeri nüfusta, hayatında en az bir kez kumar oynama oranı %10 seviyesine ulaştı. (her 10 kişiden 1'i).
En riskli grup gençler; pandemi dönemi (2019-2020 sonrası) kumar oynama davranışında belirgin artışa yol açtı;
Kumar bağımlılığı başvuruları, alkol, madde ve tütün bağımlılıklarını geçti; Yeşilay'a başvuran her 7 kişiden 2'si kumar bağımlılığından şikâyetçi.
Kumar bağımlılığı, ruhsal çöküntü, aile içi şiddet, boşanma ve intihar riskini artıran ciddi bir halk sağlığı sorunu. Aile ve ülke ekonomisine verdiği zararlar da çok büyük.
Sanal kumarın erişim kolaylığı ve hızlı bağımlılık yapıcı etkisi açık.
Yasal/yasa dışı, tüm kumar türleri bağımlılık meydana getiriyor.
Kumarı özendiren yayınların “tamamen” yasaklanması, erişimin kısıtlanması, önleme ve tedavi hizmetlerinin güçlendirilmesi, bütüncül politikalar geliştirilmesi gibi adımların mutlaka atılması gerekiyor.
*
Evet, dostlar…
Önümüzde yapılacak çok işler var.
Hepimize düşen görevler var.
Siyasi görüş ayrımı yapmaksızın, tehlikelerin hepimizi çok yakın dan ilgilendirdiğinin bilinciyle hareket etmekten başka çaremiz de yok!