Birileri 3. Dünya Savaşı için, ELLERİNDEN GELENİ yapıyor. Bu güruhu Ukrayna’yı gazlayıp, Rusya’yı tahrik etmesinden zaten tanıyoruz. Fakat Trump’un seçilmesiyle, bir darbe aldıkları kesin. Keza aynı odaklarca SAVAŞIN İÇİNE ÇEKİLECEĞİNİ düşünen Trump, eylem ve söylemleriyle “savaştan uzak durma” niyetini bir şekilde ispatladı. Buna ne kadar dayanabilecek, onu zaman gösterecek ama yerine Almanya’nın konuşlandırıldığı çoğumuzun idrakinde. Öyle ki yoğurdu üfleyerek yiyen önceki Başbakanın aksine, yeni seçilen Başbakan Merz’in yangına körükle gitmesi hiç normal değil. Mesela Merz’in Ukrayna'ya sağlanan silahlara yönelik, menzil kısıtlamalarını kaldırmasını bu bağlamda okuyabiliriz. Tabi İngiliz yetkililerinin “SAVAŞA HAZIRLIK” çağrısı ve Almanya’nın ise ordu kurup, “SİLAHLANMA EĞİLİMİ” de cabası.

Ancak bu “KIYAMET PLANININ” önünde, Türkiye’nin tek unsur olarak gövdesini taşın altına koyduğu tartışılmaz konumda. Zira başından beri itidalli, iki tarafa eşit mesafede ve diplomasiyi etkin kullanan yaklaşımıyla, hep bir UMUT VADETTİK malumunuz üzere. Nitekim 2022’deki İstanbul görüşmelerinde de, bunu tüm dünyaya gösterdik. Ama anlaşmaya ramak kala, Anglosakson aklının Ukrayna’yı nasıl masadan kaldırdığına da şahitlik ettik. Bunun bir benzerini ise Mayıs ayı ortalarında, tarafları tekrar masaya oturtarak sağladık aslında. “Esir takası” haricinde elle tutulur bir gelişme olmasa da, DİYALOG KAPISININ AÇILMASI önemliydi. Neticede bu pozitif durum, dünya piyasalarında bile hissedildi. Tam “diğer görüşmenin zamanı” konuşuluyordu ki, yine beklenmedik bir hadiseyle karşılaştı kamuoyu. Bunu da Rusya Hava Savunma Tümen Komutanı Yuri Daşkin; "Başkomutan Putin’in helikopteri Kursk bölgesinde uçuşu sırasında saldırı yoğunluğu arttı. Rus askerleri hem hava savunma mücadelesi verdi, hem de başkanın helikopterinin geçişini sağladı" sözleriyle kamuoyuna duyurdu.

Anlayacağınız bu olumlu hava, bir anda Putin’e “suikast” girişimiyle karanlığa gömülmüştü. Lakin hemen Türkiye’nin aksiyon alarak, taraflarla görüşmesi ortamı biraz yumuşattı. Kaldı ki Sn. Fidan’ın ilk önce Rusya, akabinde Ukrayna ziyaretleri sonrası; "Sn. Erdoğan'ın ev sahipliğinde, Trump, Putin ve Zelenskiy'nin bir araya gelmesiyle, İstanbul'da yapılan görüşmelerin taçlanması mümkün olabilir" açıklaması bu demekti. Geçen Pazartesi günkü İstanbul Zirvesi, anlam yüklüydü o yüzden. Fakat gelin görün ki zirvenin arifesinde, Ukrayna’nın SİHA SALDIRISI ümitleri bir kes daha suya düşürdü. Zira Rusya'daki Denizaltı Üssü'nü, 4 Hava Üssü’nü ve 50’ye yakın Rus savaş uçağını imha eden Ukrayna, Kremlin’e 7 milyar dolarlık bir zarar verdi. Gerçi sözleşildiği gibi taraflar İstanbul’da buluştular. Esir takası ile ilgili, bir ilerleme de yakalandı. Ama son saldırılar, daha fazla ileri gidilmesine engel teşkil etti maalesef.

Hal böyle olunca “ne gerek vardı” diyeceğinizi çok iyi biliyorum. Oysa bunun cevabı açık. Yani “AYNI ODAKLARIN SAVAŞIN BİTMESİNİ İSTEMEDİĞİNİ” söylemek mümkün. Özetle birilerinin “Rusya’yı Avrupa ile çatıştırmak, bunu diğer bölgelere yaymak, yapabilirse ABD’yi de işin içine sokmak” gibi bir planı söz konusu. Hatta bir adım ötesinde de, Türkiye’nin olduğu muhakkak. “Ne alakası var” demeyin sakın! Karlov Suikastıyla amaçlananı (Rusya-Türkiye Savaşı) unuttunuz mu yoksa? Yahut Türkiye “Rus yaptırımlarına neden katılmıyor” diye, bize nasıl abandıklarını? Peki, “Türkiye bir NATO ülkesi” güzellemeleriyle, bizi sahaya sürmeye çalıştıklarını? Komik olmayın! ŞAYET BAŞARABİLSELERDİ, TÜRKİYE’Yİ ÇOKTAN UKRAYNA’NIN YANINA, GÖNDERECEKLERİ ŞÜPHE KALDIRMAZ. Allah’tan Devletimizin feraseti, sağduyusu ve Sn. Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde, ŞİMDİLİK BU CENDERENİN DIŞINDAYIZ. Şimdilik diyorum çünkü içimizde İngiltere ve Almanya’ya sıcak mesajlar verip, NATO vurgularıyla göz kırpan bazılarını takdirlerinize bırakıyorum. Bilmem anlatabildim mi? Ne diyelim! ALLAH FIRSAT VERMESİN…