Azerbaycan’ın Ermenistan ile beraber ABD ile bir anlaşmaya imza atması üzerinden Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik bağları hedef alınmaya başlandı. Hatta öyle ileri gidildi ki; Azerbaycan’ın “dinsiz” bir ülke olduğu yönündeki mesnetsiz iddialar sosyal medyada dolaşıma sokuldu. Daha ötesi; Ermenistan ve ABD ile yaptığı bazı diplomatik temaslar ya da İsrail ile enerji ilişkileri bahane edilerek Azerbaycan’ın Türkiye ilişkilerinde sadakatin göz ardı edildiği iddia edildi. Oysa bu iddialar ne tarihi gerçekliklerle ne de günümüzün reel politikasıyla uzaktan yakından ilgili değildir.

Azerbaycan’ın Dini Kimliği;

Azerbaycan, nüfusunun yaklaşık %97’si Müslüman olan bir ülkedir. Halkın büyük çoğunluğu Şii inancına bağlıdır. Ancak Sünni nüfus da önemli bir nüfusa sahiptir. Dolayısıyla Azerbaycan’ın “dinsiz” olarak nitelenmesi hem sosyolojik hem de kültürel açıdan doğru değildir. Azerbaycan tarihsel olarak İslam medeniyetinin önemli bir parçasıdır ve bu topraklarda camiler, tekkeler, medreseler Rus emperyalizmine rağmen varlığını korumaktadırlar. Şehitler Hiyabanı’nda, Karabağ’da toprağa düşen Müslüman gençlerin kanı, Azerbaycan halkının inancının ve fedakârlığının en büyük şahididir.

Nitekim Türkiye’den sosyal medya editörü Meliha Ünal, “Azerbaycan dinsiz mi?” başlıklı video analizinde bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını detaylı şekilde ortaya koymaktadır. Söz konusu iddianın temel dayanağı, 2018 yılında World Atlas adlı web sitesinde yayımlanan eski bir anket verisidir. Bu anket üzerinden Azerbaycan’ın “dünyanın en dinsiz 5. ülkesi” olduğu iddia edilmiştir. Oysa bu veriler güncel olmayıp, resmi bir rapora dayanmamaktadır. Anketlerde düzenli ibadet edenlerin oranı düşük gösterilmiş olsa da Azerbaycanlıların büyük çoğunluğu kendini Müslüman kabul etmektedir. Belki bu dini inanç daha çok kültürel ve geleneksel anlamda yaşatılmakta ve Sovyet sonrası dönemde Türkiye’de de yaygınlaşma eğiliminde olan sekülerleşme etkisiyle ibadet anlamında farklılıklar olabilmektedir.

Esasında Meliha Ünal’ın vurgulamak istediği gibi mesele, dinsizlik değil, kültürel Müslümanlık anlayışının kabul görmüş olmasıdır. İddianın aksine halk arasında İslam hâlâ birleştirici bir unsur olarak kabul edilmektedir. Kısacası “Azerbaycan dinsizdir” söylemi, hem bilimsel açıdan geçersiz hem de kardeşlik bağlarını zedelemeye yönelik manipülatif bir iddia olarak ele alınmalıdır.

Dış Politika Gerçekliği

Azerbaycan’ın İsrail’le kurduğu ilişkiler ya da enerji hatları üzerinden yapılan anlaşmalar, inançsızlıkla değil, uluslararası siyaset ve zorunlu reel politikayla ilgilidir. Azerbaycan’ın çevresinde İran, Rusya, Ermenistan gibi güçlü ve farklı çıkar hesapları olan aktörler bulunmaktadır. Bu jeopolitik kuşatma, Azerbaycan’ı zaman zaman Batı’yla ya da İsrail’le işbirliği yapmaya yöneltmiştir. Bu durum, Azerbaycan’ın ne İslam kimliğinden ne de Türkiye ile kardeşlik hukukundan vazgeçtiği anlamına gelir. Tam aksine, bağımsızlığını ve güvenliğini koruyabilmesi için attığı zorunlu adımlar olarak değerlendirilmelidir.

Türkiye-Azerbaycan kardeşliği asla sarsılamayacaktır;

Ermenistan ile ABD anlaşmaları meselesi, kesinlikle Ermenistan’la Azerbaycan’ı dost yapmak için değil, aksine Azerbaycan’ın bölgedeki kazanımlarını uluslararası zeminde kabul edilebilir kılmak için atılan bir adımdır.

Türkiye ile Azerbaycan, “iki devlet bir millet” anlayışını sadece bir slogan olarak değil, sahada defalarca ispat etmiş iki kardeş ülkedir. 2020 Karabağ Savaşı’nda Türk SİHA’larının yazdığı tarih sadece askeri bir işbirliği değil, aynı zamanda bu kardeşliğin sonucuydu. Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden dünyaya ulaşması da Türkiye-Azerbaycan stratejik ortaklığının bir sonucudur. Burada asıl kazanan hem Türkiye hem Azerbaycan’dır. Bu bağlamda, İsrail’e yapılan enerji sevkiyatını öne çıkarıp iki kardeş ülkenin bağlarını sorgulamak, kasıtlı bir dezenformasyondan başka bir şey değildir.

Sonuç olarak şuna eminiz ki; bu kardeşliği kimse bozamaz ve Azerbaycan’ın “dinsiz” olduğu iddiası, ancak bir iftiradan ibarettir. Azerbaycan kesinlikle İslam kimliğine sahiptir. Tarihte olduğu gibi Türk-İslam dünyasının bir parçası olarak kalmaya devam edecektir. Uluslararası siyasette zorunlu olarak atılan adımları inançsızlıkla ilişkilendirmek, kardeşliğe gölge düşürmek isteyenlerin oyununa gelmek demektir. Türkiye ve Azerbaycan’ın bağları, siyasetin günlük hesaplarının ötesinde, kanla, tarih ile, iman ile yoğrulmuş bir kader ortaklığıdır.

Bugün bize düşen, bu birlikteliği zayıflatmaya çalışan her türlü provokasyona karşı uyanık olmak ve “tek millet, iki devlet” şuurunu daha da güçlü şekilde sahiplenmektir.