0

"Lisansüstü Eğitimde Tecdit" başlıklı yazımı (Milat, 05.04.2018) son söz olarak "Tezsiz tezi olanlar tezli tezi olanlarla rekabet edemez…" diyerek bitirmiştim. Bazı okurlarım yorumlarıyla katkı vermesinin yanı sıra konunun daha da aydınlatılmasını istediler…

Yaygın bilinen anlamı ile, tez üniversitelerde öğrencilerin veya öğretim üyelerinin hazırlayıp bir sınav kurulu önünde savundukları "bilimsel" bir eserdir… Basılı bir doküman anlamında üniversitelerimizde yüz binleri aşan tez vardır…

Asıl sorgulamaya çalıştığım ise, bu yapıtlarda (tezlerde) ispatlanması gereken bilimsel önerilerin, bir iddianın (müddea); bir araştırma ve irdelemeden elde edilen sonuca dayalı bir görüş veya ileri sürülen bilimsel bulgunun var olup olmadığıdır…

Tez; bir yapıtta savunulan ve sonuca varılıp elde edilen, bir kuramı, bir tutumu, bir görüşü kanıtlamak amacını güden sav anlamındadır…

Sorun tezlerimizdeki müddea/sav noksanlığıdır…

Enstitüler…

Önceki yazımda enstitüler ile ilgili şunu ifade etmiştim: "Devlet üniversiteleri olmak üzere lisansüstü eğitim yapılan bu kurumlar gelişmiş üniversitelerdeki başarılı örneklerde olduğu gibi yeniden yapılandırılmalıdır…"

Bu yazıma aldığım çok sayıda yorumdan birini sizlerle paylaşacağım. Değerli dostum Prof. Dr. F. Yavuz şu düşüncelerini iletmişti:

"Lisansüstü eğitimler, ABD'deki "Graduate School" gibi yapılanmalı… Enstitüler idari birimlerdir, akademik birimler değildir. Enstitüler bir çatı altında toplandığında belirttiklerinize ilave olarak daha güçlü bir idari yapı oluşturulur; enstitülerin akademik birim olduğu anlayışı yıkılır; bazı anabilim dallarının farklı fakültelerde mükerrer kurulmaları önlenir; anabilim dalları çok disiplinli hale gelir ve böylece öğrenciler çok farklı dersleri daha rahat bir şekilde alabilir…"

Şunu ifade etmeliyim ki, enstitülerle ilgili bu önerilerimiz akademik çevrelerde olumlu karşılandı…

Araştırma ve Uygulama Merkezleri…

Üniversitelerimizde bir başka önemli sorun da Araştırma ve Uygulama Merkezleri'nin durumudur… Üniversitelerimize bağlı Uygulama ve Araştırma Merkezlerinin toplam sayısı 2 bin 894'dür…

Araştırma ve Uygulama Merkezleri'nde 1 müdür, 2 müdür yardımcısı görevlerine, hazırlanan merkez yönergesine göre öğretim elemanları arasından atama yapılması mümkündür. Buna göre "Uygulama ve Araştırma Merkezlerine" 8 bin 682 yönetici unvanı ihdas edilebilecektir…

Uygulamada bu merkezlerin çoğunun bir işlevi yoktur. Belki de sadece levhası hatta levhası bile olmayan merkezler vardır. Bir akademisyen ve eski bir üniversite yöneticisi olarak bazı üniversite yöneticilerinin üniversitelerindeki merkezlerin varlığından bile haberdar olmadığını müşahede ettim…

Merkezlerin bir kısmı da sosyal tesis niteliğindedir. Çok farklı örnekleri vardır. Bir üniversitenin "Yüksek İrtifa Araştırma Merkezi" kayak merkezindedir… Denize uzak bir üniversitenin "Deniz Araştırma Merkezi" yüzlerce kilometre uzakta sahildedir. Bu tip merkezler aslında muvazaa yoluyla personele sosyal tesis hizmeti sunmaktır. Ülkemizde birçok kamu kuruluşunun mevzuata uydurulmuş bu tür tesislerinin olduğu da hatırlanmalıdır…

Kısaca bazı merkezlerin üniversitelerin WEB sitelerindeki isminden başka bir varlığına rastlanılmaz…

Bu merkezlerde her yıl 2-3 önemli araştırma yürütülebilse binlerce araştırmamız olmaz mı? Bu merkezlerde uygulamaya yönelik çalışmalar yapılsa üniversiteler ile iş dünyası arasında daha iyi bir ilişki kurulamaz mı?

Yenilenme…

Enstitüler gibi Araştırma ve Uygulama Merkezlerinde de bir tecdit ihtiyaçtır… İyi işleyen merkezler dışındakiler incelenerek ıslah edilmesi mümkün olanlar ıslah edilmeli, ıslahı mümkün olmayanlar ise kapatılmalıdır…

Yeni merkezler kurulurken standartlar yüksek tutulmalı, işlevsellik önemsenmelidir… Bunlar kadro ve finansal olarak desteklenmelidir…

Son söz: İşlevi olmayan/kalmayan organ, asalak işlevi görür…