İnsan, doğayla ilişki kurduğu sürece, doğa ve insan arasında bir bağlılık varolduğu sürece, insanın insanlığını koruması mümkündür. Doğa, insan için düşünme, duygulanma, duyarlı olma, ilham alma, bilgilenme, varolma ve değer üretmek için bitmez tükenmez kaynaktır. Akıl ve doğanın dışında yapay, sahte, kısıtlı ve kısırlı kurgulara kendini ve hayatını sığdırma gibi bir deliliğe kapıldığı zaman insan, hayata giden yolları kapatmakta, kendisini dışarıdan birkaç kişinin oluşturduğu kalıplara mahkum hale getirmektedir. Doğada çitler, duvarlar ve sınırlar yoktur. Hayatında sınırlar, çitler ve yasaklar yapan insanoğlu, doğayıda kendine benzetmektedir. Doğa, uçsuz bucaksız bir evrendir. Doğaya kendi yapaylığını dayatan insan, aslında doğanın doğallığını kendi hayatında takip etmelidir. Doğanın hakimi olmak saplantısından ve sapkınlığından bir an önce kurtulması gereken insanlar, doğayı kendilerine   doğruluk, iyilik, güzellik ve mutluluk kaynağı olarak almayı öğrenme ihtiyacındadırlar.

Doğada aşk, umut ve tutku vardır. İnsanın aşklarına, umutlarına ve tutkularına karabasan gibi çöken, saçma sapan emir ve yasaklarla hayatı cehenneme çeviren köhnemiş ve körelten kalıblar yerine doğada hakim olan   hep yeni, diri ve taze olanı esas almak, yapıcı ve yaratıcı olandır. Doğa uyandırır, uyarır, yol gösterir, yol verir  ve yol yapar. İnsanın yolu ve yoldaşı, doğadır. Doğanın yolunu ve yoldaşlığını kaybettiğinden beri insan, vahşet halinden kurtulmamıştır.

Doğada vahşet ve vahşilik yoktur. Doğanın yüksek  dağları,  geniş ovaları, coşkun nehirleri,  ulu ağaçları vahşi değildir. Doğaya en büyük iftira ve hakaret, doğaya vahşi demektir. Vahşi doğa ifadesi, insanın doğaya attığı bir iftira ve hakarettir. Toprak ve doğada vahşet yeşermez. Doğa ve topraktan medeniyet çıkar. Vahşet ve vahşiliğin kaynağı insanoğludur. İnsanı medenileştiren ve ehlileştiren yegane kaynak ve imkan, doğadır. İnsana medeni olmayı öğreten   en asli kaynak doğadır. İnsan, doğayı rehber edindiği sürece yolunu bulmaktadır.

İnsan, edebiyatı, sanatı, felsefeyi, ahlakı, maneviyatı ve bilimi doğa sayesinde yaşamaktadır. Doğa olmadan insanın şair, filozof, düşünür, bilim insanı, edebiyatçı, yazar, sanatçı, müzisyen, ressam olması mümkün değildir. İnsan, doğa ve insanötesi hiçbir kurguya kul ve köle olmadan doğanın ve yeryüzünün öğrencisi olmalıdır.Doğa, insana, dışından konuşan, hutbeler ve  konferanslar vermemekte, kitaplar indirmemekte ve  talimatlar yollamamaktadır. Doğanın insana ilham ettiği bütün felsefi, edebi, manevi, sanatsal tecrübeler, insanın doğanın içinde doğaya katılarak kendi içinde doğan   tecrübelerdir. Doğa, insanın içinde, yani ruhundadır. Kişi, doğa sayesinde birey olmaktadır. Doğa, insan için özgür ve yaratıcı birey olmanın kaynağıdır. Doğa dediğimiz özgür tapınakta kişi, birey olarak varoluşunu gerçekleştirebilir. İnsan için tek  doğal tapınak  doğadır. Doğada,  dogma yoktur. Ormanlara, nehirlere, ağaçlara,  tarlalara,  tepelere, dağlara, ovalara  giden yollar,    doğa tapınağına insanı götüren  yollardır. Doğaya giden yollar, insanın kendini gerçekleştirmesine giden yollardır. Doğa, insana tepeden bir şekilde emirler yağdırmamakta, yasaklar koymamaktadır.

Doğa, insana  özgürlüğü, çoğulculuğu, barışı ve hukuku  ilham etmektedir. Doğa özgürlüktür. Doğa, insan için en doğal durumun özgürlük olduğunu söylemektedir. Doğada kulluk, kölelik, despotluk, dktatörlük yoktur. Doğa, özgürlük olmadan insanın mutlu, umutlu,  seven, sevilen,  düşlü ve düşünen akıllı bir birey olmayacağını    insana öğretmektedir. Doğanın yolu, insanın yoludur.

Doğayı sahici anlamda yaşayan ve kutlayan insanlar kendilerini değiştirebilirler. Doğa, sürekli olarak değişim, yenilenme ve dönüşüm halindedir. Doğaya kendini kapatan kültürler, katılaşmakta, kapanmakta, kararmakta ve kirlenmektedir. Doğayla sağlam  ve sürekli olarak bağlar kurabilen kültürlerin,  hayata, insana ve    canlılara katkıda bulunma imkanları  olabilir. Doğadan kopuk ve doğaya yabancı kültürler, insanlığa ve  yeryüzüne   yıkım, vahşet ve  çürüme getirmektedirler.

Doğada her şey  gelip gitmektedir. Doğada ve hayatta olanı sevmek ve onlarla ilişki kurmak  insan için çok önemlidir.Doğada  her şeyin   gelip  gittiği gerçeğinin farkında olarak ayağımızı toprağa  güçlü basmalı ve akıllı bir şekilde  yaşamalıyız. Doğada ve hayattta her şeyi  zamanı gelince bırakmayı bilmeliyiz. Doğada ve hayatta hiçbir şey, bize ait değildir. Doğada sahiplik saplantısı yerine doğada varolma ve kendi varouşumuzu gerçekleştirmenin peşinde olmalıyız. Bırakalım, doğada  kendimiz dahil her  şey akıp gitsin!