Yüce dinimiz İslâm, evlenmeyi şiddetle teşvik ve tavsiye etmektedir. Evlenmek, Efendimiz aleyhissalatü vesselamın sünnetidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Evlenin, çoğalın! Çünkü ben (kıyâmet günü) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim!” (Beyhakî)

Hakikaten evlenip fıtratımıza uygun, dinî ve ahlakî temelleri sağlam, sevgi ve merhamet dolu bir yuva kurmak, hayatî öneme sahip çok mühim bir iştir. Erkek olsun kadın olsun bekâr olan kişi, ikiye bölünmüş bir elmanın yarısına tekabül eder ve nâkıstır. Ancak diğer parçayla yani karşı cinsle meşrû olarak biraraya geldiğinde tam ve mükemmel olur.

Evlilik sayesinde; iki vücut, iki kalp, iki ruh ve iki ayrı şahsiyet birleşir ve yek vücut olur. Eşler, evlilik sayesinde “ben” boyutundan “biz” boyutuna geçerler ve zayıf olan ayrı dünyaları tek ve güçlü bir dünyaya dönüşür. Evlilik; sadece biyolojik ihtiyaçların meşrû olarak karşılanmasından ibaret değildir. Evlilikle; gönüller birleşir, idealler, sevinç ve hüzünler ortaklaşır.

Evlilik; sevgi ve saygıyla, şefkat ve merhametle, ilgi ve hassasiyetle hayatı paylaşmaktır. Eşler, evlilik sayesinde âile olur ve dünyanın her türlü sıkıntı ve meşakkatini beraberce göğüslerler. Hastalık gibi bazı özel durumlarda eşlerin birbirlerine yapacakları katkı ve sunacakları yardımı, yakın akrabalar dahil hiç kimse yapamaz.

Evlilik; gerginlik ve stresi azaltan, merhamet ve sabrı öğreten, mesûliyet ve sorumluluk duygusunu artıran bir okuldur. İnsanın fıtratında bulunan cinsî hislerin tek meşrû tatmin yolu olan evlenmekten kaçınmak ise, büyük hatadır. Çünkü bekârlık; insanın hem bünyesi, hem de rûhuna zarar verir. Bekârlık, toplumun huzurunu bozacak çirkin işlere sebep olur ve insanı, hislerinin kölesi hâline getirir.

Evlilik sayesinde; harama, hayasızlığa ve birçok tehlikeli hastalığa giden yollar kapanır. Gayr-ı meşrû ilişkiler sonucunda, toplum sağlığını tehdit eden ne tür bulaşıcı hastalıkların ortaya çıktığı herkesin malumudur.

Evlilik, çok derin anlamı olan, geçmiş ve geleceği kucaklayan bir yuvadır. Evlilik, külfet değil berekettir; meşakkat değil rahmettir. Evlilik, toplumu ve nesilleri korumak amacıyla atılan sağlam bir temeldir.

Yüce dinimiz İslâm’da ruhbâniyet yani (dünyadan elini eteğini çekmek ve yalnız başına bekâr olarak yaşamak) yoktur. Bekârlık; insanın fıtrî yani doğuştan gelen maddî ve manevî, biyolojik ve psikolojik gereksinim ve ihtiyaçlarıyla ters düşer. Hangi sosyal gruptan olursa olsun bekârlığı tercih eden çoğu insanların adları; hayatlarının bir döneminde, kendilerini topluma karşı mahcup edecek olaylara karışır…

Büyük fakîh İbni Âbidîn hazretleri, Reddu’l-muhtâr ale’d-Durri’l-muhtar isimli eserinde diyor ki; “Evlilikle meşgul olmak, kendini nâfile ibadetlere vermekten daha faziletlidir. Çünkü evlilikte, nefsi haramdan koruma ve çocuk yetiştirme gibi önemli hususlar vardır…”

Evlilik yaşının yükseldiği, doğum oranlarının azaldığı günümüzde, çocuklarımızı evlenmeye ve sağlıklı bir yuva kurmaya teşvik etmeliyiz. Teşvik etmekle kalmamalı, onların evlilik yollarını açmalı, evlenmelerini kolaylaştırmalı ve bu uğurda kendilerine her türlü desteği vermeliyiz.

Dolayısıyla taleplerimiz makul; nişan, nikâh ve düğünümüz savurganlıktan uzak olmalıdır. Çünkü savurganlık, yüce Dinimiz’de kesin olarak haramdır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.” (İsrâ 27) Hadis-i şerifte ise, şöyle buyurulmaktadır: “En bereketli nikâh, külfeti en az olandır.” (İmam Ahmed) Bunun için; huzur ve mutluluğu gösteriş ve şatafatta değil, sadakat ve samimiyette, sevgi ve saygıda, anlayış ve fedakârlıkta aramalıyız…

Unutmamalıyız ki; bazı gençlerimiz maddî sıkıntıdan dolayı evlenmeyi erteleyebilmektedir. Çünkü yuva kurarken, altına girecekleri ağır bir borç yüzünden; hayatlarının en güzel zaman dilimi maddî sıkıntılar sebebiyle zorluklar ve huzursuzluklar içinde geçebilir. Bütün bunlardan dolayı maalesef bazı evlilikler ya başlamadan bitmekte ya da kısa bir müddet sonra kavga ve ayrılıkla sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla maddî durumları zayıf gençleri evlendirmek için, kamu desteğinin yanında gönüllü kurumlara; dernek ve vakıflara şiddetle ihtiyaç vardır, vesselam…