ABD, Gazze Şeridi’nde düzeni Türkiye’nin sağlamasını istiyor. Bu yüzden kurulacak “Uluslararası Güç” bünyesinde Türk askerinin bulunmasını İsrail’e şart koşuyor. Önceki gün bu konu basına sızdırıldı. Netenyahu’yu dizginlemek için bunun önemi vurgulandı. Batı, Arap ve İslam ülkelerinden oluşacak karma güçte kontrolü Türk Ordusu’nun sağlaması planlanıyor.

Türkiye son yıllarda öylesine güçlendi ki, artık küresel sistemi etkileyen dünyanın ilk beş ülkesi arasına girdi. Bu duruma da son 23 yılda, yani Erdoğan Cumhuriyeti’nde geldi… Bakmayın siz 102 yıl önce rejimin adının Cumhuriyet olarak değiştirilmesine… Ülke savaşlarda varını yoğunu kaybetmiş, fakirleşmişti. Eli iş tutan nüfus cephelerde kırılmıştı.

Lozan’la kuşa çevrilen ülke ise kala kala çocuk ve kadınlara kalmıştı. Bu yüzden Hilafet kaldırılıp Osmanlı Hanedanı sürgüne gönderildi. İttihat Terakki’nin ırkçı artıkları uğruna mücadele edilen, şehitler verilen kutsal değerleri hiçe saydılar. Milletin isteklerini yapmak yerine kendi doğmalarını dayattılar. Milli Mücadele’nin anlı şanlı komutanları bile yargılandı.

***

Milletin saatini, tarihini, alfabesini, eğitimini, kıyafetini, hukukunu değiştirdiler. Yetmedi manevi olarak milleti ayakta tutan tekke ve zaviyelere kilit vurdular. Millet büyüklerinin hayır amacıyla yaptırdığı eserlerin üzerindeki mermer kitabeler bile kazıttırıldı. O kadar ileri gidildi ki, yönetmelik çıkarılarak kitabe kazımak para kazandıran bir meslek haline getirildi.

Ders kitaplarında “Cumhuriyet fazilettir” yazıyordu. Ancak sloganlar karın doyurmuyordu. Sağlık hizmeti yok denecek kadar azdı. Salgın hastalıklar yaygındı. Bebek ölüm oranı yüzde 80’lerdeydi. Hayatta kalan yüzde 20 de beslenemiyordu. Doğum yapan annelerin ölüm oranı yüksekti. İşsiz ve çaresiz halkın maneviyatı yok edilmiş, intiharlar almış başını gitmişti.

Bu yazdıklarımı İstanbul Üniversitesi’nin 1928-1942 yılları arasındaki e-gazete arşivine girip gün gün takip edebilirsiniz. Üstelik yazılanlar sadece cesaret edilenlerdi. Rejimin tek adam hayranları halkın derdiyle ilgilenmiyordu. Onlar Türklerin atası lakabını verdikleri cumhur reisini ilahlaştırmakla meşguldü. Dönemin yazar ve şairleri bu konuda adeta yarışıyordu.

***

Geldiğimiz noktada artık ne Atatürk, ne İnönü, ne Bayar Cumhuriyeti var. Fransa’daki gibi numara verilmese de Türkiye’de artık Erdoğan dönemi yaşanıyor. Öyle bir Cumhuriyet ki, İsrail’in F35’leri daha havadayken nereye gittiklerini görüp ileri teknoloji ürünü radarlarla bunu tespit ederek ABD ve Batı’ya rağmen Filistin liderlerini kurtaran bir Türk Devleti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Katar’daydı. “Şu 7 yıl önce sipariş verip yeni aldığınız Eurofingter Tayfun uçaklarını bize verin bakalım” dedi. Nasıl olsa İsrail size saldırdığında bir işe yaramıyorlar. Bari bizim işimize yarasınlar.” İşin ironik tarafı böyle ama gerçek de bundan farklı değil. Şimdi üç ülkeden 44 avcı uçağı geliyor, zamanla uçak sayısı 104’e kadar çıkacak.

Türkiye, geçen hafta tarihi bir kırılma yaşadı. Cumhuriyet 102 yaşına girerken 44 Tayfun jeti için Birleşik Krallık Başbakanı gelip anlaşma imzaladı. Ertesi gün ise Yeni Altay tankı Türk Ordusu’na teslim edildi. Alman Başbakanı Türkiye’yi AB’ye davet etti. ABD’nin İsrail’e baskı kurarak Türkiye’nin Gazze’de güç bulundurmasını kabul ettireceği tarih de uzak değil.