Orada, uzakta, çok uzakta olsa bile varlığı ile huzur bulduğumuz sevdiklerimize güven duyarak yaşamak. Yaşamak ise devam etmek, hayatta kalmak ve ömür sürmektir. Elbette gönlüne sığınıp sırtınızı dayadığınız veya size dayanan, size inanan biri varsa anlamı vardır hayatın. Öğrenmişsinizdir hakikati, “İyi ki varsın.” diyebildiğiniz limanlarınız varsa.

Üzülerek sevinmeyi; ağlayarak gülmeyi; yenilerek kazanmayı; ayrılarak kavuşmayı… Farklı yüzler, farklı hâller, birbirine ters düşen olaylar hemen hepsi bize hakikatin bir kapısını açar. İnsan bu değişime, oluşuma şaşırabilir ama şaşırmak güzeldir, bizi eğitir, düşündürür. İnsan ilişkilerinde de böyle değil midir? Çoğu kez tanıdıklar, eş dost bildiklerimiz belki içimizde duranların tavırları, duruşları, tercihleri bizi şaşırtmaz mı? Yanıldığımızı düşünüp kurduğumuz yakınlıkları gözden geçiririz. Hayat bir elek olur, eleriz, ayıklarız ve sonunda şunu deriz: “İyi ki varsın.”

Çok acımasız, kıyıcı ve yok edici bir zamandayız. Değerler aşınıyor, erozyona uğruyor kıymet verdiğimiz ne varsa. İnsan tabiatı bu çetin zamanın bıçağından geçiyor. İnce bir işçilikten ve tecrübeli bir ustanın elinden çıkan ürünün farkını kim bilir? Altının kıymetini sarraf bilir. Ne güzel sözdür bu. Ne var ki kıymetli olanın üzüldüğü, çekindiği, içine kapandığı bir zamandayız. Çünkü kaba kuvvetin, pervasız ve patavatsız olanın ortada olduğu, sesinin çıktığı, meydanı doldurduğu bir zamanda yaşamak kolay değil. Anlayanınız yoksa çok ağlarsınız. Üzülürsünüz, hep kendinize dönüp çekilirsiniz. Ne zaman aynı dili, aynı seviyeyi, aynı duyarlılığı, aynı hassasiyeti, aynı inceliği, aynı bakışı bulmuşsanız bir umut doğar, sönmez bir ışık vurur yüzünüze, içinizdeki kor tekrar alevlenir. Tutunursunuz en güçlü dala ve dersiniz: “İyi ki varsın.”

Kırılgan, alıngan, biraz tedirgin ve endişeli bir ruh hâline büründük. İtimat duymak zorlaştı. Hakikî kumaşı unuttuk, naylon oldu elimizde ne varsa. Kurulan ilişkiler de naylon. Sun’î ilişkilerin ağında çırpınan ruhlarımızı çekip kurtaracak sahih bir iradeye muhtacız. Çıkar mı o irade? Bu sahte yüzlere, bulanık suda balık avlamaya çalışan kişiliksizlere, tabasbus karakteriyle içimizi oyan ve hepimizi aldatan bu tiplere, ortaya çıkıp kılıcını çekecek, kalemini kırıp adaletin son hükmünü verecek bir irade çıkar mı? Çıkar bir gün ama büyük hesaplaşmalar olmadan olmuyor. Gerçi mahkeme olsa ne yazar, muhakeme yoksa. Gelip dayanır bıçak, kan bile akmaz. Dilimizde yine bir cümle, şükürle söyleriz: “İyi ki varsın.”

İyi olanın, güzel olanın imtihanı zordur. Tahammül gerek, sabır dağlardan yüksek, gönül ovalardan engin olmak zorunda. Güzele çirkin, iyiye kötü, dürüste sahtekâr, sağlama çürük… Ne tezat değil mi? Öyledir hayat. Taşı yontar eser çıkarırsınız ama insan öyle mi? Maya bozuksa ne yaparsanız yapın elinizde kalır. Emek verdiğiniz, sahip çıktığınız, koruyup kolladığınız insanlardan çektiğinizi kimden çekmişsinizdir, kimlerden bu kadar muztarip olmuşsunuzdur? Emek ve ömür verdiğiniz insandan eliniz boşa çıkmışsa büyük bir yatırımcının iflasından daha beter, daha fecî. Ancak tüm bu menfî şartlara rağmen kendini muhafaza etmiş bir dostunuz varsa Allah’ın sevgili kulusunuz ve şöyle dersiniz: “İyi ki varsın.”

“Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!” diyordu Ahmet Telli. Ölümünü kimin kucağında ister insan, son nefesini kimin gözüne, yüzüne bakarak vermek ister? Muhakkak sevdiğinin. Dünyaya son bakışta kimi kimi görmek, kime sarılmak ister insan? Ömür tartılır, elenir tüm yaşanmışlıklar. Bir daha gelinecek olunsa dünyaya ve onunla yaşamak ihtimali varsa gelmek istersiniz. Çünkü hayatı ve fâni dünyayı anlamlı kılan ve güzelleştiren gerçek, sonsuz bir sadakatle söylenecek şu sözde saklıdır: “İyi ki varsın.”