İsrail geçen hafta İran'ın uranyum zenginleştirme, nükleer silah üretme ve balistik füze  tesislerini hedef alarak bombalamıştı. Terör devleti İsrail ayrıca; İran  halkına çağrı yaparak, rejimin devrilmesi mesajı vermişti. Yine bunun yanında Tahran, Şiraz ve Tebriz'in yanı sıra İsfahan ve Kirmanşahta bulunan kritik tesislerede hava harekatı düzenlemişti. İsrail ayrıca Tahranda bir hastane, İran Kızılayı, İran Tv. gibi yerleride bombalamıştı. Şu ana kadar yapılan saldırılarda 639 İran vatandaşı hayatını kaybetti.

Arz-ı Mev’ud hayaliyle yola çıkan bir ideolojinin, artık harita üzerinden değil, kan, gözyaşı ve savaş üzerinden inşa edilmeye çalışıldığına şahit oluyoruz. 

İsrail açık açık sırada Türkiye var diyor bunuda gizlemiyorlar.

israilli gazeteci Eyal Berkovitch:  “Çeyrek finalde Hamas ile berabere kaldık ve onları penaltılarla yendik, ardından yarı finalde İran’ı yendik. Finalde ise Türkiye var diyor.



Başkan Erdoğan ise bir konuşmasında  "İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye. Israrlı terör, saldırganlık hemen yanıbaşımızda. Karşımızda bir devlet değil, katil sürüsü var" şeklinde konuşmuştu

Arz-ı Mev’ud: Bir Hayal mi, Tehlikeli Bir Plan mı?

Yahudi kutsal metinlerine göre Nil'den Fırat'a kadar olan bölge “vaadedilmiş topraklar” olarak görülür. İsrail’in derin aklı, bu fikri bir devlet politikası gibi yıllardır diri tutuyor. Irak parçalandı, Suriye bitkin, Lübnan çökmüş durumda. İran ise son hedef olarak ateş altına alındı.

Geriye kim kaldı?

Evet, Türkiye… Bütün bu denklemde tek güçlü, istikrarlı ve bölgede kendi siyasetini yürütebilen bir ülke vat Türkiye

Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Ürdün: Satılmış Dostlar

Sözde Müslüman ülkeler, İsrail’in bu saldırganlığına sessiz kalıp destek vererek islam dünyasına ihanet etmekteler.Suudi Arabistan’ın Arap-İsrail normalleşme sürecindeki rolü artık gizli değil. BAE, ekonomik çıkarları uğruna,Filistin davasını masada bıraktı. Mısır, Gazze sınırını kapatırken, Ürdün hava sahasını İsrail için açıyor.

Bu liderler sadece kendi halklarını değil, tüm islam dünyasını sırtından hançerliyorlar. Hiçbirisi halklarının onayıyla bu politikaları yürütmüyor bunu biliyoruz. Zira halklar İsrail zulmüne karşı, ama rejimler koltuklarına göre hareket ediyor.


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dediği gibi: “Türkiye hedefe konulmuştur, bunun farkındayız.”

Türkiye’nin Tarihsel Sorumluluğu

Tam bu noktada Türkiye, tarihin omzuna yüklediği bir sorumlulukla karşı karşıya: Bu coğrafyada hem zulme karşı duran hem de islam dünyasının sesi olan tek güçlü ülke.

Elbette savaş istemiyoruz. Ama sessiz kalmak da artık bir seçenek değil. Türkiye, diplomasi masasında güçlü, sahada caydırıcı, söylemde net olmak zorunda. Çünkü bu savaşta tarafsız kalmak, zulmü onaylamaktır. İsrail’in yayılmacı, işgalci ve ırkçı politikalarına dur diyebilecek tek ülke, yine Türkiye’dir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert çıkışı bu bağlamda anlamlı: “İsrail yönetimi soykırım suçu işlemektedir. Bu vahşete sessiz kalamayız.”

İsrail’in “son hedefi” İran değil. İran bu oyunun sadece sondan bir önceki perdesidir. Gerçek final, bu coğrafyada hâlâ ayakta duran ve hâlâ sözü geçen tek ülke ve tek aktör  Türkiye’dir.

Son söz Başkan Erdoğan’dan ‘’Kimse bizi sınamaya kalkmasın’’ Bu yüzden bu savaş sadece İran’ın savaşı değil, hepimizin savaşıdır. Ve unutmayalım:Tahran düştüğünde sıradaki durak İstanbul olur.