Trump’un ilan ettiği devasa vergiler, çok su götüreceğe benziyor. Tabi Apple başta olmak üzere birçok şirkete, ABD'ye taşınmaları için çağrıda bulunması da cabası. Akabinde Avrupa ve Çin’in hemen karşılık vermesiyle de, küresel ekonomiye büyük darbe vuruldu malumunuz üzere. Gerçi geçenlerde ABD tarafından, Çin hariç gümrük vergilerine 90 günlük bir ara verildi. Ama bu Çin Halk Bankasınca, 10 ASEAN ülkesi ve 6 Ortadoğu ülkesiyle, SWİFT sistemine alternatif bir “ÖDEME AĞI” kurulacağı gerçeğini değiştirmedi. Hatta Avrupa Merkez Bankası Başkanının da bu akıma kapılarak; “AVRUPA KONTROLÜ ALTINDA KENDİ FİNANS SİSTEMİNİ KURMASI LAZIM” ifadelerini, kullanma cesareti gösterebildiğini dahi izledik. Cesaret diyorum çünkü Çin ve Avrupa’dan gelen bu açıklamaların, ABD’nin SWİFT sistemi kadar, doların egemenliğine açık ve güçlü bir saldırı olduğu inkâr edilemez.
Anlayacağınız durum karışık. Bu mücadelenin karakolda bitmesiyse kuvvetle muhtemel. Kaldı ki Trump’un Küreselcileri arkasına alan ülkelerle olan bilek güreşi, bunlarla da sınırlı değil. Özellikle Londra destekli Çin’in İpek Yolu Projesi aleyhinde seyreden, YENİ BİR DİZAYN PLANI var ki çok şeylere gebe. O sebeple Ortadoğu ve Kafkaslarda yaşananlara bu perspektiften bakınca, birçok soruya cevap bulunmak mümkün. Keza ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın, medyaya düşen demeçlerinde her şey ayan beyan ortada. Yoksa Barrack’ın; “Türkiye’nin BAHARAT YOLU’nun devamı niteliğinde, birçok kültüre ve gelişmiş ticaret geleneğine sahip olduğunu vurgulaması; Türkiye ile ilişkileri geliştirme konusundaki fırsatlara odaklanacağını belirtmesi; Türkiye’nin Avrupa’ya enerji arzı konusundaki kritik konumuna atıfta bulunması ve Türkiye’nin merkezde yer alacağı, bir ekonomik rota ile Çin’in İpek Yolu girişiminin de bir süre engellenebileceğini ifade etmesi” hiçte öyle yenilir yutulur cinsten sayılmaz.
Belli ki ABD’nin bu fikri irdelendiğinde; Hindistan, Körfez ülkeleri, Hazar Coğrafyası, Türkiye, Irak, Suriye, İsrail dâhil güncellenmiş bir hattan bahsedebiliriz. Bunun da Trump’un Suriye’de istikrar istemesinden, İran konusuna ve Ntanyahu’yu Türkiye’ye karşı uyarmasına kadar, pek çok gelişmenin temeli hakkında ipucu uzattığı net. Üstelik AB’nin buna karşı Orta Asya da ortaklık için yol kat etmesi ve AB Komisyonu Başkanının, AB-Orta Asya Zirvesi sonrası “Biz Avrupalılar 1000 yıllık tarihimizin bu yeni bölümünde sizinle stratejik ortak olmak istiyoruz’ sözlerinin de, AYNI MÜCADELEYİ yansıttığı aşikâr. Elbette bunun içerisinde birçok BİLİNMEZİN varlığı da yok değil. Mesela İran ve Çin ne yapar? Rusya ne der? İsrail rahat durur mu? K. Kıbrıs’ın pozisyonu ne olur? Türkiye nasıl bir tavır takınır… gibi muammaları göz ardı edemeyiz. Ancak her halükarda İpek Yolu veya Baharat Yolu planlarında, TÜRKİYE’nin ORTA KORİDORDAKİ STRATEJİK KONUMUNUN, HERKESÇE KABUL GÖRÜLDÜĞÜ DE İSPATLANMIŞ OLUYOR BÖYLECE.
İşte asıl mesele de tam olarak burası. ABD’nin yeni politikalarının HAYATA GEÇMEMESİ adına, Londra Küreselcileri de BOŞ DURMUYOR kesinlikle. Zira İsrail’in yeni cepheler açmaya yüreklenmesinden tutun da, Kıbrıs ‘da yaşananlara ve dahi Rusya-Ukrayna savaşına varıncaya dek, söz konusu güçlerin mücadelesini hissedebiliyoruz. TÜRKİYE ise ÇIKARLARINA UYGUN OLARAK, “KENDİ BAĞIMSIZ POZİSYONUNU ALMAKTA KARARLI”. O yüzden de hangi güruh tarafından hedef alınacağını, o dönem ki konjonktür belirliyor sadece. Hal böyleyken “şu sıralar iç cepheyi sarsma girişimleri bir tesadüf mü” derseniz? Elbette ki takdir sizlerin. Fakat birilerinin hadsizce dediği gibi “egemenlere boyun eğseydik” şayet, durumun başka olacağı muhakkak. Neticede bize ne takdir ederlerse, ona razı olmak zorunda kalırdık maalesef. Belki de Sn. Cumhurbaşkanımızın; "TÜRKİYE'Yİ YERİNDE ZIPLAYANLAR DEĞİL, HEDEFLERİNE DOĞRU EMİN ADIMLARLA YÜRÜYENLER İSTİKBALE TAŞIYACAKLARDIR” sözü bu sebeple çok anlamlı. Tabi anlayana… Ne diyelim! ALLAH FERASET VERSİN…