Mustafa Kemâl, Kâzım Karabekir’in 5 Mayıs 1933 târihli Milliyet’te neşredilen ilk mektubuna, aynı gazetede ertesi gün “Millîci” nâmımüsteârıyle cevâb verirken, Şarkılı İbret isminde bir müsâmere neşrettiği için onunla alay etmiş, onu, bu gibi eserler yerine, İstiklâl Harbi hakkında bildiklerini anlatan eserler têlîf etmiye dâvet etmişti
“Takdîse lâyık olan, ancak cem’iyet-i beşeriyenin reîsi olan kimsedir!” (2. Fasl’ın “Kendine Bakışı” başlıklı 1. Alt Fasl’ında, bu mülâkat hakkında mufassal îzâhatta bulunmuştuk. Mülâkat, Viyana’da münteşir Neue Freie Presse gazetesinin 9 Mart 1930 târihli nüshasının 1, 2 ve 4. sayfalarında neşredilmiştir.)
Şimdi, “Ebedî Mustafa Kemâl”den bahsederken kasdettiği budur:
“O Mustafa Kemal, yani sizler, bu akşam etrafımda olanlar, memleketin her köşesinde çalışan köylüler, uyanık, münevver, vatanperver, milliyetperver vatandaşlar… İşte ben onların hayalini tespit ediyorum; onların hayalini tahakkuk ettirmeğe çalıştım. O Mustafa Kemal ölmez. O, Türk Milletinin ihtiyacları ile beraber, gitgide uyanan şuuru ile beraber, tekâmül ede ede ebedî olarak yaşayacaktır. Bizde cumhuriyeti yapan, inkılâbı yaratan, O ‘Biz’ diye ifade edebileceğim Mustafa Kemaldir.”
Demek ki Mustafa Kemâl, Kemalistlerden meydana gelen cem’iyetin (ki onun belkemiği Sabataîler ile Masonlardır) reîsi ve onun emellerinin, hayâllerinin müşahhas, şahıslaşmış hâlidir. (Elbette Müslümanlar bu cem’iyete dâhil değildir.) Bu cem’iyet yaşadıkça, onun rûhu mesâbesinde olan Mustafa Kemâl de yaşar. Mustafa Kemâl, bu cem’iyetle aynîleşmiştir. Cem’iyet, bundan sonrasında dahi, onun gösterdiği istikâmette tekâmül edecek, ölümsüz Mustafa Kemâl ona dâimâ rehber olacaktır. Bu bakımdan, takdîse, taabbüde lâyık olan da bu “ebedî Mustafa Kemâl”dir…
İşte kendini böyle bâtıl bir telak̆k̆îyle ilâhlaştıran Mustafa Kemâl’in “tevâzuundan” dem vuruyorlar! Kimler? O devrin Kemâlperest kalemşörleri, Kemâlperest matbûâtı, Kemâlperest Devlet ricâli!
Mustafa Kemâl, “Yetîm Babası” Kâzım Karabekir’in çocuk kitabını istihfâf ediyor
Mustafa Kemâl, Kâzım Karabekir’in 5 Mayıs 1933 târihli Milliyet’te neşredilen ilk mektubuna, aynı gazetede ertesi gün “Millîci” nâmımüsteârıyle cevâb verirken, Şarkılı İbret isminde bir müsâmere neşrettiği için onunla alay etmiş, onu, bu gibi eserler yerine, İstiklâl Harbi hakkında bildiklerini anlatan eserler têlîf etmiye dâvet etmişti:
“İnkılâp ve mücadele tarihine âit hâtıraların şimdiye kadar tespit edilmemesi, paşanın buyurduğu gibi, bir suçtur, hattâ millî bir günahtır. Fakat mes’uliyetin büyüğünü yazıcılara vermekte, ne dereceye kadar adalet var, bilemeyiz. Millî mücadelenin içinde yaşamış, bu mücadelede büyük roller almış olan Karabekir Paşanın, hiç olmazsa bizzat içinde yaşadığı kısımlarını yazmasına şimdiye kadar kim mâni oldu? Her halde muhterem paşa; neşrettikleri ‘Şarkılı ibret’ eseri yerine İstiklâl harbinin bir kaç safhasını vatan çocuklarına öğretecek başka bir eser hediye etselerdi; tarih ve hakikat namına daha büyük bir hizmet görmüş, efkârı umumiyenin kendi haklarında, millî mücadeledeki hizmet ve tesirleri hakkında kafalarda yaşattığı müphem hükümlere kendi eller ile, kendi yazılar ile hakikî istikametlerini vermiş olurlardı! Kanaatimizce bugün bile vakit geçmiş değildir. Muhterem Paşa Hazretlerine arz edebiliriz ki, hâtıralarını neşrettirmek için sütunlarımız her vakit emirlerindedir!” (Millici, “Kâzım Karabekir Paşaya cevap”, “Ankaralının Defteri” başlıklı tefrika, Milliyet, 6.5.1933, s. 8)
Mustafa Kemâl’in burada istihfâf ettiği Şarkılı İbret eseri, Kâzım Karabekir’in, evleviyetle, sefâletten kurtararak cem’iyetimize kazandırdığı binlerce şehîd yetîmi çocuklar için kaleme aldığı bir temsîl kitabıdır. “Eser, 59+IV sayfadan oluşmaktadır. H.1338/M.1922 yılında Trabzon’da ilk baskısı yapılan eserin genişletilmiş ikinci baskısı H.1340/M.1924’te İstanbul’da yapılmıştır. Eserde, (şarkılı) dokuz oyun bulunmaktadır.” (Yakar 2007: 44)
Rahmetli Karabekir Paşa, şehîd yetîmi çocukları sâdece yedirip içirmiye, giydirmiye ehemmiyet vermemiş, hepsinin Memlekete faydalı unsurlar olarak yetişmesini de gâye edinmiş, bu maksadla, hayırhâh pek çok Müslümanın da yardımıyla, onlar için birçok mekteb açılmasını têmîn etmişti ki bu cümleden olarak şunlar sayılabilir:
- Erzurum’da: Sanâyi Mektebi, Leylî Eytâm İbtidâî Mektebi, Erzurum Ana Mektebi, Otomobil Mektebi;
- Sarıkamış’ta: Sıhhiye Mektebi, Sarıkamış Askerî İdâdîsi, Sarıkamış Ana Mektebi.
Çocuklar için, Şarkılı İbret’ten mâadâ, iki küçük eser daha kaleme almıştır: Çocuklara Öğütlerim ve Hâlâ Bu Mekteb… Kendisi, ayrıca, Çocuk Dâvâmız isimli çok kıymetli bir tedkîk-tefekkür kitabının müellifidir. (Mekteb ve kitab listeleri için kaynağımız: -Bilâhare Prof. Dr.- Yasin Mahmut Yakar, Karabekir’in Çocuk Edebiyatındaki Yeri ve Şarkılı İbret Eseri Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2007;
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=rjE3ZSkEbUtcJKRRTJRUHA&no=FMaDFIX54Pu1XsZY4HCvFg; 28.4.2025)

(https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/kazim-karabekirin-sahip-ciktigi-yetim-cocuklar; 28.4.2025)
“Yetîm Babası” rahmetli Kâzım Karabekir Paşa… Şehîd yetîmi binlerce çocuğu bir baba şefkatiyle bağrına bastı; onların sefâletten kurtulmasıyla yetinmedi, aynı zamânda Millete faydalı unsurlar olarak yetişmelerine de hizmet etti. Bunun için, açılmasına önayak olduğu mekteblerde onların tahsîl yapmasını, Memleketin büyük ihtiyâc duyduğu kıymetli meslekler edinmelerini de têmîn etti. Hiç şüphesiz, onun bu hizmetleri, Cephedeki hizmetleri kadar takdîre şâyândır…
***
Şarkılı İbret’in başında, rahmetli Paşa’nın, kitabı yazma sebebine dâir şu îzâhatı vardır:
“İstiklâl Muhârebemiz esnâsında Şarktaki vazîfesini bitiren ordumun kısm-ı küllîsi Garb Cephesine nakilden sonra istirâhat zamânlarımdan daha çok tasarruf edebildim ve mekteblerle daha çok meşgûl olabildim.
“Çocuklarımızın rûh, dimâğ ve vücûdlarını bir arada terbiye etmek ihtiyâcını yakından görerek, ilk gencliğimin şiir ve mûsıkî vâdisinde hayâtıma kazandırdığı basît mâlûmâtla, birkaç “oyun” yazdım.
“Memleketin sevgili evlâdlarına hediye ettim.
“Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir.”
1920’de Erzurum’da bastırdığı Çocuklara Öğütlerim kitabının başındaki îzâhat da, Milletimize sâdece harb sâhasında değil, maârif ve insanlık sâhalarında dahi büyük hizmetler vermiş, nümûne olmuş yüce gönüllü bir insanın rûhunun aynasıdır. O insan ki “taaffün etmesin diye tamâmen defnedilmek” istenmiştir!
“Ana ve babalarını Harb-i Umûmî’nin herhangi bir herc-ü-mercinde kaybetmiş binlerce yetîm ve öksüz mâsûmları Erzurum’un sîne-i merhametine sığınmış buldum. Fakat çıplak ve sefîl… Şarkî Anadolu’da beni bekliyen nâmütenâhî ve hassâs işlerin çokluğuna ve güçlüğüne rağmen bu yavruları büyük bir şefkatle bağrıma bastım ve Şark’ın bütün yetîm ve öksüzlerine hakîkî ve pek şefîk̆ bir baba oldum. Benim gibi rak̆îk̆ kalblerin sây-i müşterekleriyle Erzurum’u ebediyen şenlendirecek leylî mekteblerde bu çocuklarımı mes’ûd ve bahtiyâr kıldım. […]
“Bu yavrucuklara hayâtın ilk esâslarını öğretecek ve sonra bu mâsûm ağızlardan kendileri kadar saf olan halkımıza neşr-i nûr edecek açık yazılmış zengin bir eser bulamamak, bana istirâhat zamânlarımın bir kısmını onlar için sarfa sebeb oldu. Onlara bu öğütlerimi yazdım ve hediye ettim. Bu öğütler Âlem-i İslâm’ın en ince ve tahrîbkâr hastalıklarını herkesin anlıyacağı bir lisânla teşrîh etmiş ve tedâvî usûllerini de göstermiştir.” (Yakar 2007: 35-36; Güler Ceren Çoker, “Yetimler ve Öksüzler Babası Kâzım Karabekir”, 8.9.2019; https://www.akademiktarihtr.com/kazimkarabekir/; 28.4.2025. Çoker de bu metinleri başka araştırmacılardan ik̆tibâs etmiştir.)
En başta, Mustafa Kemâl’i İstiklâl Mücâdelesinde öne geçirmek, kezâ, genclik devresinde, İttihâd ve Terakkî’ye ve Masonluğa intisâb etmek, İttihâdcı İhtilâline katılmak, “Ebedî Şef”in ölümünü müteâk̆ib “Millî Şef”le uzlaşarak Meb’ûsluğu ve bilâhare TBMM Reîsliğini kabûl etmek gibi pek vahîm siyâsî hatâlarına rağmen, Karabekir Paşa’da öylesine bir Müslümanlık rûhu ve seciyesi vardı ki bir Türk (daha doğrusu Müslüman) jenosidi icrâ etmiş olan Ermenilerin yetîm çocuklarına dahi sâhib çıkmış, sâhib çıkarken de onları Türkleştirmek gibi bir dalâlete sapmamış, kendi millî kültürleriyle yetişmelerine imkân vererek pek büyük insanlık göstermiştir:
“Kazım Karabekir Paşa, büyük bir hassasiyet göstererek, öksüz ve yetim kalan Ermeni çocuklarını, asimile olmamaları için Türk çocuklarından ayrı olarak Trabzon’da Ermeni yetimhaneleri kurarak buraya yerleştirmiştir. [Kızı Timsal Karebekir’in ifâdesine nazaran:] ‘O, çocukları himayesine alıyor. Ama ortada Ermeni çocuklar da var anasız, babasız kalmış. Onları bu toprağın evlatlarıyla aynı yerde yetiştirmiyor. Bunu iki açıdan yapıyor. Savaşmış iki toplumun evlatlarının kini devam etmesin diye. İkincisi de Ermeni’ye olan saygısından. ‘Bu çocuk Ermeni ise dinini, dilini bilerek yetişsin’ diyor. Amerikalıların Trabzon’da açtığı bir yetimhane var. Çocukları da oraya alıyor ve onlara da babalık ediyor…’ ” (Derya Keser, “Kâzım Karabekir Paşa’nın Yetim Çocukları Himayesi Üzerine Bir Değerlendirme”, Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020, cild 3, sayı 5, ss. 15-37; https://dergipark.org.tr/tr/pub/usdad/issue/55369/726370; 28.4.2025)