Telefon rehberimizi güncellediğimiz olur. Yeni isimler ekleriz, değişen numaraları kaydederiz. Bazı isimlerle öyle sık görüşürüz ki numarayı ezberleriz. Kimi isimler ise uzun süredir sessizdir. Bu sessizlik sonsuz bir susuştur ama biz yine de o isme bakıp dururuz.
Cep telefonlarından önce evlerimizde telefon rehberi bulunurdu. Şehirdeki tüm numaralar bu rehberde olurdu. Bir de telefonun yanında ajandamız vardı. Uzak yakın, eş dost kim varsa onların numaraları da bu ajandaya yazılırdı.
Sevdiklerimizle yaptığımız konuşmalar kısa sürerdi ama huzurlu idi. Candan selamlaşmalar öyle iyi gelirdi ki bize. Hafiflerdik, sevinirdik. Hasta isek iyileşmiş gibi olurduk. Canımız sıkkın ise moralimiz düzelirdi. İletişim azdı ama kıymetliydi. Hatır gözetilirdi. Uzaktaki birini aramak çok anlamlı idi. Hatta bir yakınınızı aramış olmanız karşı tarafı öyle mutlu ederdi ki insanlar birbirine anlatırdı. Aranmış olmak ne güzeldi.
Günümüzde her şey kopuyor. Aralar açılıyor. Gönüller arasında kurulan köprüler yıkılıyor. Soğuk ve donuk yüzler çoğalıyor. Hissiyatsızlaşıyoruz. Sinemizde hasret yerine metalaşan geçici hevesler yer alıyor.
Uzun zamandır konuşmadığımız isimler oluyor. Bazen rehberi inceliyoruz. Bayramlar gelip geçmiş ama sesi çıkmayan bu isimleri biz aramamışız. O isimler de bizi aramamış. Sonra aklımıza geliyor, içimizi birden başka bir duygu kaplıyor ve arıyoruz. İşte bu sırada ne oluyorsa oluyor. Aradığımız isim yerine başkası açıyor telefonu. Soruyoruz, nerede diye. Ve içimize oturan acı ve ağır sözü duyuyoruz: “… sizlere ömür, kaybettik.” Sesimiz kesiliyor, duruyoruz, yutkunuyoruz, boğazımız yanıyor, içimiz yanıyor, kalbimiz sızlıyor, gözlerimiz doluyor. Dünya, diyoruz, dünya… Bu kadar!
Şimdi siz de rehberinizi inceleyin. Kimler sessiz kalmış, bakın. Ha, bir de sessizliğinin sebebini bildiğiniz ama silemediğiniz numaralar vardır. Bunlar da farklı sebeplerden olabilir. Kimisine kızmış, küsmüş olabilirsiniz. Kimisini de engellemiş olabilirsiniz. Belki sizi engelleyenler de vardır. Dünya hâli. Hiçbir şey tek taraflı değildir. Öyledir de. Hayat alır, verir; tecrübe edersiniz, yanıla yanıla geçer ömür. Sessizdir o isimler ama yine de bir sürpriz bekleyip durursunuz. İnsan böyledir.
Rehberiniz sessiz olsa da ruhu vardır o isimlerin. Özlediğiniz ama konuşamadığınız isimlere gelip durursunuz. Orada öylece dururlar ama yine de bir şeyler söylerler. Alfabetik dizilen bu isimlerden birbirine benzeyenler olur. Bazen öyle zamanlar olur ki yazılışı benzeyen başka bir ismi aramış bulunursunuz. Karşı taraftaki sevinci görünce yanlışlıkla aradığınızı söylemeye utanır, hâl hatır sorarsınız. Rehberinizde gizlenen böyle ne isimler vardır. Belki günün birinde onlar da sizi yanlışlıkla arar veya aramasını beklersiniz.
Bir de hep susan isimler vardır. Bir daha arayamayacağını bilirsiniz, bilirsiniz de silemezsiniz o isimleri. Son bulmuştur o ismin varlığı. Fâniliğini bildiğiniz hâlde hep içinizde, hatıralarınızda, hayallerinizde, mazinizde kalan isimlerdir onlar. Hatta gönderdiği son mesaj kalmıştır kayıtlarda. Dönüp baktığınızda giderisiniz eski zamana. Kalırsınız orada. Durur her şey. Durdurmak istersiniz dünya saatini. Ah, keşke, ah!
Rehberdeki sessiz isimler… Gözümüze birden çarpar ama kalbimizi sızlatır o sessiz isimler. İçimizden neler geçer, neler ama içimizi deler geçer o isimler. Yangın yerine dönen içimizde sessizce kalırlar. Rehberimizde uyurlar sessizce. Hatıralar koleksiyonuna dönen rehberimiz artık yüreğimize nakledilmiştir. Ve ölüm… "Ölüm geliyor aklıma birden ölüm/
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.." diyordu Cemal Süreya. Sonunda rehberimizdeki sessiz isimler konuşur, biz susarız.