Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Şubat 2022

Sosyalleşmek veya sosyal medyada kalmak

İnsan, sosyal bir varlıktır. İnsanlar birbiriyle etkileşimde ve iletişimde bulunarak hayatı ve insanlığı anlamlandırmaya çalışır. Hayat denen olguyu doğru anlamak ve anlamlandırmak için de bu etkileşimin her daim var olması gerekir. Büyüklerimiz “Yalnızlık Allah’a mahsustur” derken sosyalliğin önemine vurgu yapmıştır. Bu sosyalliğimiz bebeklikten ölüme kadar devam eder. Hayat gerçeği ile karşılaştığımız an gösterdiğimiz ilk tepki ile başlayıp son nefesimize kadar bizimle var olan sosyallik sürecinde hep bir anlam arayışındayız. Her arayan bulamayabilir ancak bulanlar arayanlardır, gerçeği de bu sosyalliğimiz için bir çıkış noktası olmalıdır.

Sesimiz bir yansımadan ibarettir ve bu yansıma karşımızdaki insana değince bir karşılık ve anlam bulur. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” atasözümüz de bu gerçeğin ispatı gibidir. Yaşadığımız dünyada yalnız olmadığımız gerçeği ve kendimizin dışında var olan dünyayı kabullenmek insanlarla iletişimimizin gerekliliklerindendir. İnsanlarla iletişim ve sosyalleşme için bazı gereksinimlere ihtiyaç duyarız. Bunların başında ise karşımızdaki insanı ikna veya kendimize benzetme cihetine yönelmeden olduğu gibi kabullenmek gelir. İnsanları kendimize benzetme ihtiyacı içerisinde olursak farklılıklarımıza karşı tahammülsüz oluruz. Bu da dünyanın hoşgörüden yoksun kalmasına ve iletişimin sekteye uğramasına neden olur. Unutulmamalıdır ki, sosyalleşmek için iletişime, hayatı anlamlandırma arayışımız için ise sosyalleşmeye ihtiyaç duyarız.

Bu yüzden insanlarla iletişim kurmada ve sosyalleşmede göz ardı ettiğimiz en önemli noktalardan birisi ön yargılarımızdan arınmamış olmamızdır. Garip bir halde insanları sadece gördüğümüz üç beş dakikadan ibaret sanıyoruz. Dahası ise elimizde bir şablonla dolaşıyor ve insanları o şablonlarla değerlendiriyoruz. Kalıplar, insanlar için değil sadece nesneler için somut bir değerdir. Bir çay içimi kadar oturduğumuzda karşımızdaki insanda hangi hasletleri görmüşsek sadece o kadar olduklarını düşünüyoruz. Kelimelerin insanları ele veren ipuçları olduğunu hepimiz kabul ederiz. Ancak kelimeler ile insanları bir kalıba hapsetmek sadece karşımızdaki insan için değil temelde hem bizim hem de bütün insanlık için zarardır.

İnsanlar ikili ilişkilerinde iletişimden yoksun bir hale gelmişlerse dünyanın yaşanılabilir olması adına ortaya çözüm koyacak pek de bir şeyimiz kalmamıştır. Kafamızdaki kalıplara karşımızdaki insanın fikirlerini oturtmaya çalıştıkça iki taraf da kaybedecektir. Hep birlikte zorluklara göğüs germek yerine kalıplarla ve şablonlarla çevrelediğimiz hayatta hepimiz birer mahkûm olarak kalacağız. Bu mahkûmiyetimizin neticesinde de sosyalleşmek yerine sosyal medyanın kucağında kendimizi bulacağız.

Bu büyük yanılgıyı bazen karşımızdaki kişiden duyduğumuz sadece bir cümle ile bile yapabiliyoruz. Sadece bir cümlenin karşımızdaki kişiyi ele verebileceğini düşünüyoruz. Bu durumun temelinde ise karşıt görüşlere tahammülümüzün olmayışı yatıyor. Bizden olmayan fikirleri halının altına süpürerek onu görmezden geldiğimizde o fikrin yok olacağını düşünüyoruz.

Bir insanı tanımak veya anlamlandırabilmek için üç beş dakika veya bir cümle ne kadar yeterli olabilir ki? Hadi, karşımızdaki insanı tanıdığımızı iddia edelim ve taban tabana birbirimize zıt olduğumuzu var sayalım, bu durumda bile o kişinin varlığını inkâr etmekle o kişiyi yok saymış olabiliyor muyuz? Yaşadığımız hayatta her şey zıddı ile kaimken ve bu gerçek apaçık bir şekilde karşımızda dururken herkesin bize benzemesini beklemek ve bizden olmayanı yok saymak kimseye fayda sağlamaz.

Ya hep birlikte sosyalleşeceğiz ve iletişim yollarını açık tutup hep birlikte mutlu olmaya çalışacağız ya da sosyal medyanın yalnızlığına mahkûm olacağız. Unutmayalım ki, herkesin kararı kendini bağlar, ama sonuçları tüm dünyayı etkiler.