Gazze’de acılar dinmiyor. Ne olur beni atın şu yalan dünyadan, demişti meçhul şair. Gazze’de yıkıntılar arasında parçalanmış cesetler arasında haykırıyordu. Meçhul şairin vaveylasına Neşet Usta ses veriyor. “Ah Yalan Dünya” diyerek sazını eline alıyor. Söylüyor sözünü, sözlerini. Tâ ki ulu çınarlar dinlesin bu acı sesin yürek sızlatan hikâyesini.

Ah ki ne ah! Neşet Ertaş Usta keşke yaşasaydı diyorum. Düşümün kahramanı olur muydu, diyorum. Gazze’nin, Filistin’in ağıdını yakabilir miydi yanık sesiyle? Gazze’nin kanlı toprağında, Refah’ın yetim sokaklarında, kanla kirlenmiş evrakların ülkesi Filistin’de yanık yanık içli içli türküler söyler miydi ölülerin ardından. Orada ölen her ölünün şehadeti bizi bağlıyor. Ölenlerin gözü arkada kalıyor. Neşet Usta ağlasa da bağlaması ağlasa da ölülerin gözü açık gidiyor. Yorgun ve argın gidiyorlar bu dünyadan.

Bu yüzden midir ki Neşet Usta da bu dünyadan göçtüğü zaman “Bana Öldü Demeyin! Yoruldu, Gitti Deyin” demişti. Büyük Usta Neşet Ertaş yorulup gideli yıllar oldu. Gazze, yıkılmış yok olmuşken, Filistin’de soykırım devam ederken, dünyada insanlar insan olmak adına, insan kalmak adına sessiz çığlıklar atarken neden Büyük Usta’nın Ah Yalan Dünya türküsüne sarılıyorum. Sazının tınısına sığınıyorum. Yoksa bende mi vurulacağım, kalbimden beynimden, sol yanımdan.

Bir yazısında Peyami Safa, ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor, demişti. Gazze’de ne cenaze merasimi, ne teneşir taşı, ne de taziye evi var. Üç günlük, beş günlük kırk günlük yas yok. Duvardaki resimler bile ölüyor ölünün ardından. Ölüyle birlikte enkaza dönüşüyor. Gazze’de ölüm ölene değil kalana zordur. En zor olanı da kardeşinin anasının babasının ya da evladının ölmüş, parçalanmış bedenlerini ceset torbasında saatlerce taşımak ve güvenilir bir yer bulabilirse gömmek…

Gazze’deki soykırımı canlı yayında izlerken Neşet Ertaş’ın Ah Yalan Dünya türküsüne sarılmak nasıl bir duygu bilmiyorum. Kafamız modern, post-modern duygularla karma karışık. Bunlar yetmezmiş gibi Tramp’ın,(Trump) Putin’in ve diğer katillerin post-truth söylemlerine de maruz kaldı dünyadaki insanlar. Sanki dünyada bir tek Rusya ile Ukrayna arasında savaş varmış. Filistin’de Sudan’da, Yemen’de her gün onlarca yüzlerce insan ölmüyormuş… Ah Post-truth dünya.

Ah Yalan Dünya!

Filistin’de savaşın ortasında yaraları saran hekimler, doktorlar nerede? Sesimizi çıkarmazsak bir daha asla onların seslerini duyamayacağız. Gazze’de insanlığın onuru için çalışan bir doktoru-doktorları- sessizce kaybolmasına göz mü yumacağız.

Ah Yalan Dünya!

Açlıktan perişan olmuş ve her gün açlıktan ölen çocuklar var Gazze’de. Filistin diyarında mahşerî günleri yaşan bu insanlar, tarihin canlı şahitleri.. Onların sesi olmaya devam edeceğiz. Bu yalan dünyaya hakikatleri anlata anlata…

Not: İstanbul’da yaşanan deprem için İstanbul ve çevresinde yaşayan vatandaşlarımıza çok geçmiş olsun.