Hayatın karmaşık dokusu içinde savrulurken, bazen her şeyin dağıldığını, sanki bir kum tanesi gibi avuçlarımızdan kayıp gittiğini hissederiz. O anlarda, nefes almak bile zorlaşır, sanki tüm dünya üzerimize yıkılmış gibi bir ağırlık çöker. Bu duygu, insan olmanın ortak bir hali, bir kişisel başarısızlık değil, aksine evrensel bir deneyimdir. İşte tam da bu ortak payda, bizi birbirimize bağlar ve bu zorlu anlarda yalnız olmadığımızı fısıldar. Unutmayın, bu hissi yaşayan tek kişi siz değilsiniz; her birimiz, kendi yolculuğumuzda benzer fırtınalardan geçiyoruz.
Geçen yıl benim de yaşadığım gibi, her şeyin bittiğini, bir daha asla toparlanamayacağımı düşündüğüm o günler oldu. Büyük bir yıkımın içindeydim, sanki kalbimi ve tüm emeğimi verdiğim her şey paramparça olmuştu. Her sabah gözlerimi açtığımda, üzerime çöken o tarifsiz boşlukla yüzleşmek, adeta bir dağın altında kalmak gibiydi. Ayağa kalkabileceğime dair en ufak bir umut kırıntısı bile yoktu içimde. Zihnim, sürekli aynı döngüde dönüp duruyor, çıkış yolu bulamıyordu. Bu tarifsiz çaresizlik, aslında bir dönüşümün eşiğiydi, farkında olmadan yeni bir benliğin tohumlarını ekiyordu.
Ancak şimdi, geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki, yaşadığım her şey, büyümem içindi. O acı dolu süreç, aslında bir sonraki adımın, yepyeni bir başlangıcın habercisiymiş. O yıkımın içinden, daha güçlü, daha bilge ve kendime daha bağlı bir ben doğdu. Her bir gözyaşı, her bir uykusuz gece, içimde daha derin bir anlayışın filizlenmesine neden oldu.
Zamanla basit bir gerçeğe inanmaya başladım: başlayan her şeyin bir sonu vardır, iyi de olsa kötü de olsa. Bu, evrenin değişmez yasasıdır; tıpkı mevsimlerin döngüsü gibi, her şeyin bir başlangıcı ve bir bitişi vardır. Yıllarca bir hayalin peşinden koşanlar, ona kavuşsalar bile hayat onları bambaşka yollara sürükleyebilir. Beş, on yıllık ilişkiler biter, hatta yedi yıllık evlilikler dahi sona erebilir. Bu sonlar, çoğu zaman kalbimizde derin izler bırakır, ancak aynı zamanda yeni kapılar aralar. Her zaman istediğimiz gibi gitmez bazı şeyler. Bu, çaba eksikliğinden değil, sadece o yolun nihai durağımız olmamasından kaynaklanır. Bazen en büyük çabalarımız bile, bizi ait olmadığımız bir yere götürmeye çalışmaktan ibarettir.
Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, ne kadar plan yaparsak yapalım, sonunda evrenin bize yazdığını, ruhumuzun deneyimlemesi gerekeni alırız. Bu, bir teslimiyet değil, aksine derin bir bilgeliktir. Eğer tüm çabalarınıza rağmen hiçbir şey yolunda gitmiyorsa; ister bir ilişki olsun, ister bir hayal, isterse de bir hedef… Belki de o şey, en başından beri sizin için hiç yazılmamıştır. Bu bir başarısızlık değildir. Tam aksine, bu sadece başka bir şeyin sizi beklediği anlamına gelir. Belki de çok daha büyük, çok daha anlamlı bir yolculuk, sizin için sabırla beklemektedir. Bu idrak, üzerimizdeki yükü hafifletir ve bizi gereksiz mücadelelerden kurtarır.
Bu gerçeği idrak etmek zaman alır, belki de uzun ve sancılı bir süreçten geçer. Bu süreçte, kendimizle yüzleşir, eski inançlarımızı sorgular ve bazen de en derin korkularımızla tanışırız. Ben bu derin anlayışa, uzun ve yıpratıcı bir yolculuğun sonunda eriştim. Her adımda, içimdeki direnci kırmak ve akışa teslim olmak için büyük bir çaba sarf ettim.
Şu an içinden geçtiğiniz karanlık tünelin ne zaman biteceğini, hissettiğiniz o tarifsiz acının ne zaman dinmek bilip son bulacağını merak ediyorsanız, size şunu söylemek isterim: Evet, geçecek. Tıpkı en şiddetli fırtınaların bile bir gün dinmesi gibi, kalbinizdeki bu sancı da hafifleyecek. Her evrenin bir sonu vardır, mutlu bir son olmasa bile. Ama emin olun ki, sizin için belirlenmiş olan son olacaktır. Bu son, belki de beklediğinizden farklı, ama ruhunuzun ihtiyacı olan huzuru getirecek.
Ne kadar kontrol etmeye çalışsanız da, sonunda tam da olmanız gereken yerde olacaksınız, ruhunuzun var olması için yaratıldığı o yerde. Bu yer, bir coğrafya olmaktan öte, içsel bir denge, bir huzur ve tamlık hissidir. Şu an ben kendimi doğru yerde bulduğum gibi, siz de kendi yerinize varacaksınız. Ne olur, dayanın. Sabırlı olun. Unutmayın, her zaman varmanız gereken yere varırsınız. Hayatın sizi sürüklediği her viraj, aslında sizi bu nihai varış noktasına yaklaştıran bir adımdır.
Peki ya siz? Siz de bu yazıyı okurken kendi tecrübelerinizi gözden geçirdiniz mi? Hangi anlarda her şeyin dağıldığını hissettiniz ve sonra nasıl yeniden bir araya geldiniz? Hayatınızdaki dönüm noktalarını düşündüğünüzde, sizin için de bir 'varılması gereken yer' hissi oluştu mu? Belki de şimdi, bu satırları okurken, kendi yolculuğunuzun anlamını yeniden keşfediyorsunuzdur.