Kimse GAYBI BİLEMEZ, ALLAH (cc)’den başka. Birde Allah’ın bazı şeyleri bildirdikleri vardır, Peygamberler ve yüksek makamlara ermiş Veli’ler gibi. Bizler ise BÜYÜK RESME bakarak, olup bitenler hakkında analizler yapabiliriz sadece. Yâda 20 m. önünde duran muz kabuğunu görüp, “eyvah yine düşeceğim” diyen, Temel fıkrasında olduğu üzere yorumlar getirebiliriz OLASILIKLAR DAİRESİNDE. İşte tamda bu bağlamda; Suriye’de işler düzelme yoluna girerken yakın dönemde, Siyonist/Anglosakson aklın TEPKİSİNİ TAHMİN ETMEK, bir kehanet sayılmaz kesinlikle. Öyle ki bir yandan Rusya/Ukrayna Savaşını ısrarla kızıştıranların, diğer yandan da Arzı Mevud ayağına, Gazze ve Lübnan’dan sonra Suriye’ye yeltenmesi zaten bu tezi ispatlamakta. Tabi en nihayetinde de asıl amacı Çin olan ABD’yi, bu vesileyle MEŞGUL EDİP ZAMAN KAZANMALARIYSA ulaştıkları yegâne noktayı sergiliyor kısaca.

Bunları neden yazdığıma gelince… Dürzilerin 2-3 ay önceki kalkışmalarını düşünün mesela. O dem bırakın Suriye’dekileri, Türkiye’deki sözde önderleri dahi İSRAİL’den MEDET UMMUŞTU hatırlarsanız. Akabinde de YPG/PYD’nin Yeni Suriye Devletine entegrasyonu gündeme gelmiş, lakin ilerleyen zamanlarda aykırı davrandıklarını izlemiştik hepimiz. Haliyle bizler de; “AB kendi derdine düşmüş, ABD ise motivasyonunu Pasifiğe yöneltmişken, bunlar birilerinden DESTEK ALMADAN böyle bir tutum sergileyemezler” demiştik. Zira arkalarındaki gücün yukarıda değindiğimiz sebepler dolayısıyla, rahat durmayacağını tahmin etmek zor değildi. Netice itibariyle de bu gün Siyonist/Anglosaksonların yürek yedirdiği "Dürziler, Nusayriler ve PYD/YPG, SURİYE’nin BÖLÜNEREK FEDERASYON TALEPLERİNİ seslendirir oldular. Hem de biran evvel Çin’e yoğunlaşmak isteyen ABD’nin, rıza göstermemesine rağmen… Peki, şaşırdık mı? Şaşırmadık elbette. Nitekim “Perşembenin gelişi çarşambadan” zaten belliydi çoğumuz için.

Hal böyle olunca “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” Projesinin, zamanlaması açısından ne kadar yerinde olduğunu bir kes daha kavramış olduk. Kaldı ki bu hamleyle Suriye’deki olası bir kaosta, PKK tarafından Türkiye’nin karıştırmasının ENGELLENECEĞİ aşikâr. O nedenle Sn. Cumhurbaşkanımızın; “Canavar durdurulmadıkça önce bölgemizi, sonra dünyayı ateşe atacaktır. Her türlü senaryoya karşı gerekli önlemleri alıyoruz. Komşumuz Suriye'nin yapısının korunması bizim temel politikamızdır. Suriye'nin parçalanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Suriye'nin güneyiyle kuzeyine koridor açmak isteyenler emellerine ulaşamayacaklar” açıklaması çok ama çok önemli. Buradan “MUHATAPLARIMIZLA ÖNCE DİPLOMASİ YÜRÜTÜLECEK, ŞAYET SONUÇ ALINMAZSA GEREĞİ YAPILACAK” çıkarımını yapmak mümkün. Özetle Türk Devlet aklı sahada denilebilir, en açık ifadeyle. Keza Arap aşiretlerin küçük gruplar halinde Süveyda’ya girmesi ve İsrail’in bu sayede bombardıman yapamamasının, görene çok şey söylediği net… O gece Dürzilere destek için yola çıkan PYG/YPG konvoyunun, “İYİ SIHHATTE OLSUNLAR” tarafından vurulmasını ise daha saymıyorum bile…

Fakat gelinen aşamada; “bu bölgeleri etnik gruplar değil de, ya İsrail işgal ederse” diye de bir olasılık söz konusu. Olmaz diyemeyiz. Ancak bu gerçekleşirse dahi, şahsen sınırlı süreceği ihtimal dahilinde. Zira Türkiye ile tüm bölge ülkelerinin yoğun baskısı ve Trump yönetimine aksi davranması hesaba katılırsa, meclis çoğunluğunu kaybeden Netenyahu yönetiminin, YILSONUNA DOĞRU DÜŞÜLMEYECEĞİNİN hiçbir garantisi bulunmuyor. Sonrası da geri çekilme… Tabi bu durum, bizi içeride yormayacakları anlamına da gelmiyor kati surette. Bilakis elemanları eliyle algılarla, yalanlarla, provokasyonlarla BÜTÜN TUŞLARA BASIP, sokakları hareketlendirmeleri kuvvetle muhtemel. O sebeple parti, pırtı, ideoloji ayırmadan, tüm VATANSEVERLERİN dikkatli olması şart. Milli ve manevi değerlerimize, daha fazla YÖNELMEK ise elzem. Elbette Devletimize güvenmek de… Çünkü BAŞKA BİR TÜRKİYE YOK… Görenler, göremeyenlere anlatsın…