0

İslam coğrafyasındaki anlaşmazlıklar parçalanmaya yetiyor. Dışarıdaki düşmana gerek bile duyulmadan kendi kendimizi mahvedebiliyoruz.

İslam tarihi, insanlık tarihini başlatmışken niye sürekli savaş ve katliam var bu coğrafyalarda? İslam, tüm insanlığı kurtuluşa davet ederken neden Müslüman toplumlar birbirine bu kadar kin besliyor?

Adı huzur ve esenlik olan, barış ve güvenliği de beraberinde getiren bir dini yaşayamıyoruz? Aklımız mı çalışmıyor, kalbimiz mi atmıyor? Yeterince kan akmadı mı? Bu belalar, bu toplumlara mı mahsustur? Sonuç hep savaş, katliam, parçalanmışlık ve sömürülen bir Müslüman coğrafyası var.

Ülkemiz de bu acılardan etkileniyor. Neyse ki bu coğrafyadaki çok kültürlü, çok dinli ve farklı etnik yapılar ülkemizde fazla sayıda değildir. Bizim Selçuklu ve Osmanlı çizgisinde devam eden tarihî seyrimiz içinde siyasî olarak devam eden birliğimiz mevcut.

Orta Doğu coğrafyasının tarihi, bizim tarihimizin de içindedir. İçimiz kaynıyor, dışımız ateş altında. Nasıl çıkılır bu durumdan? Bu coğrafyada etkili olan kavimlerin başında gelen Türkler, zaman zaman birlik sağlamışlardır. Yine iş Türkiye'ye düştü ve Fırat Kalkanı bu şekilde başladı.

İslam toplumunda asırladır süregelen ihtilafları yok sayamayız ama geleceğimizi kaybetme tehlikesi varsa ihtilafları ortadan kaldırmak gerekir. Müslüman coğrafyalar, Batı'dan gelen tüm tehlike ve tehditlere açık ve korunmasız halde. Neden her türlü örgüt ve mezhepsel gruplar burada ve sürekli bunlar arasındaki çatışmaları ve savaşları izliyoruz?

İnsanda iki ana hareket noktası olduğunu düşünüyorum. İlki beyinsel, ikincisi kalbî hareketler. Beyin merkezli hareketlerde "akıl" ön planda iken; kalbî hareketlerde "duygu" öne çıkmaktadır. Batı toplumlarında akıl, bizde ise duygu hakim. Batı'nın aklı, Doğu'nun duygusuna galip mi geliyor? Biz hep ayrışıyoruz, ağlıyoruz; Batı ilerliyor, kazanıyor ve gülüyor. Sonra dönüyoruz Batı'ya ve bizi birliğinize alın, diye altmış yıldır kapılarında bekliyoruz. Alırlar mı, bence almazlar! Aslında ihtiyacımız da yok! Asıl akıl ve mantık bizde olmalı, İslam da bunu istemiyor mu?

Tarihî kavgalarımıza baktığımızda acısı hala tazedir. Dört Halife döneminden başlamak üzere saltanat kavgaları hep derin kriz oluşturmuş, sonunda derin acılar bırakmıştır. Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali suikastle öldürülüyor. Ölen İslam'dan, öldüren de İslam'dan.

Kavmî üstünlükleri öne çıkararak iktidarı ele geçirme mücadeleleri sonucunda İslam toplumunda tarihî ayrılıklar başlıyor. İşin içine farklı dinî yorum ve temayüller de girince çeşit çeşit yollar, akımlar çıkıyor ortaya. Her akım yeni bir din gibi etkiliyor müntesiplerini. Diğerlerini yok sayan, hayat haklarını ortadan kaldıran, ifrat ve tefritin sınırlarında gezinen aklı kaybolmuş, gözü dönmüşler topluluğunu İslam ile anmak ne acı!

Hafızalarımızda hala Kerbela'nın acısı var. Hz. Hüseyin'in acısını, altı aylık oğlu Ali Asgar'ın susuzluktan ölmek üzere iken su istenildiği anda okla öldürülmesini ve diğer masumların vahşice katledilmelerini hangi inançla, akılla izah edebiliriz? Anlatmak bir acı, unutturmak kahredici!

Şu anda Orta Doğu'daki iç savaşlar, ayrılıklar, çatışmalar, bölünmüşlükler, yokluk ve sefaletler öyle sanıyorum ki Kerbela'nın gazabı. Çünkü Kerbela olayı, Suriye ve Irak topraklarına denk gelen bölgede başlayan ayrılık hareketleriyle ortaya çıkıyor. Asırladır yaşadığımız bu coğrafyadaki en büyük din İslam'ı anlayamadık, anlatamadık. Akıl ve şuur dini İslam, grupların, toplulukların ve çeşitli yolların yorumu ve anlayışı ile perdelendi. Saltanat hırsı; vicdanın, adaletin, aklın ve sonunda dinin önüne geçince parçalanma, yıkılma ve yok olma kaçınılmaz oldu.

Ülkemizde bile şu yüzyılda o kadar bölünmüşlük var ki akıl almıyor. Gruplar, sivil oluşumlar; cemiyet ve cemaatler; dernek ve vakıflar her biri kendi mecrasını güçlendirmeye bilenmiş durumda. Birbirleri arasında gaye birliği varmış gibi gözükse de maalesef netice alınmıyor. İyi niyetle güzel sonuçlar almak varken; benlik duygusu ile kısırlaştırılan ve etkisizleştirilen hareketler yığını çoğalıyor.

Nasıl birlik kurarız diye savaşmaya, çatışmaya gerek yok. İnsanî olmayan İslamî değildir. İnsanı yücelt, devlet zaten yaşar.