İstanbul’da tekkeler, tarihî eser niteliği taşıyan yapıların yüzde 8’ini oluşturur; tekke, tekke yeri veya kalıntısı olarak tescil edilen yerlerin sayısı 115’tir. Bayramiyye, Bedeviyye, Bektaşiyye, Celvetiyye, Gülşeniyye, Halvetiyye, Kadiriyye, Kübreviyye, Mevleviyye, Nakşibendiyye, Rifaiyye, Saadiyye, Şazeliyye, Zeyniyye gibi çok sayıda tarikat, İstanbul’da varlığını sürdürmüştür.

Günümüzde moralimiz bozuk olduğunda, ya da ruhsal bir bunalım halinde nereye gidiyoruz? Önce bir dostumuza gidip dertleşiyoruz çözüm bulamadıysak da Psikolog ya da psikiyatristlere gidiyoruz. Peki, hiç düşündük mü Osmanlı İstanbul’unda insanlar ruhsal olarak rahatlamak için nereye gidiyorlardı. İşte o dönemin danışma merkezleri, terapi merkezleri de tekkelerdi. Yıllardır komşu olduğum Kabakulak Tekkesi’ni size anlatmak istiyorum bugün tekke olarak göremeyiz ama haziresi hala ayaktadır. İşte detaylar:

KADİRİ TEKKESİ OLARAK KURULDU

Mustafa Resmî Âhî Hazretleri'nin sağlığında kurduğunu tekkelerden biri, 1204/1789-90 yılında Karagümrük'te Keçeci Karabaş Mahallesi'nde kurulmuş olan Kabakulak Tekkesi'dir. Âsitane, eski adı 'Akseki Camii' olan Muhtesib İskender Camii'nin karşısında, Kabakulak sokağı ile Mızraklı sokağının kesiştiği köşede idi. 'Mestçizade Tekkesi', 'Alîme Hatun Tekkesi', 'Resmî Şeyh Süleyman Tekkesi' olarak da bilinen bu tekke, Kādirîliğin Resmiyye kolunun asitanesidir. Burada Çarşamba günleri meydan açılırmış. Tekke, Mustafa Resmi Ahi hazretlerinin 1204/1789-90 yıllarında kurduğu Kabakulak Tekkesidir. Tekke birçok isimle anılmaktadır. (Mestçizâde Tekkesi, Alime hatun Tekkesi, Resmi Şeyh Süleyman Tekkesi gibi). Tekke, Kadiriliğin Resmiyye kolunun asitanesidir. Âsitânenin bâniyesi Alîme Hâtun, kadılardan Mestçizâde Osman Efendi’nin kızı, Mustafa Resmî Hazretleri’nin eşi, Allah’ın velî kullarından biridir. Babası Osman Efendi zengin biridir. Asitanenin bulunduğu yerde konağı vardı. Hakka yürüdüğü zaman konak yıkıldı ve arsa kızı Alime Hatun’a kaldı. O da arsanın üzerine tekke olarak kullanılacak yeni bina yaptırdı ve Mustafa Ahi Hazretleri oraya şeyh oldu.

BİRÇOK İSMİ İLE DE BİLİNİYOR

İstanbul’da Kādiriyye tarikatının Resmiyye kolunun âsitânesi olup 1204 (1789-90) yılında, Kadı Mestçizâde Osman Efendi’nin kızı Âlime Hatun tarafından adı geçen kolun pîri olan eşi Şeyh Mustafa Âhî Resmî Efendi için inşa ettirilmiştir. Tarikatların ilgasına (1925) kadar Resmiyye kolunun merkezi olarak faaliyet gösteren tekkede âyin gününün çarşamba olduğu, Dahiliye Nezâreti’nin rûmî 1301’de (1885-86) hazırlattığı istatistik cetvelinde burada üç erkekle üç kadının barındığı tesbit edilmektedir. Kaynaklarda Resmî Efendi, Şeyh Resmî, Şeyh Resmî Efendi gibi isimlerin yanı sıra, Şeyh Mustafa Âhî Resmî Efendi’nin kardeşi ve halefi olan zattan dolayı Resmî Şeyh Süleyman, bânisinden dolayı Âlime Hatun olarak, ayrıca yakınında bulunan Kabakulak İskender Mescidi’nin adıyla da anılmaktadır.

TEKKE NASIL ORTADAN KALKTI?


Cumhuriyet döneminde işlevsiz ve bakımsız kalan Resmî Tekkesi 1940 yılı civarında ortadan kalkmış, hazîresi dışında günümüze hiçbir şey intikal etmemiştir. İstanbul Eski Eserler Encümeni Arşivi’nde bulunan 1939 tarihli bazı fotoğraflarda yapının iç ve dış görünümleri tesbit edilmiştir. Dışarıdan bakıldığında herhangi bir ahşap konuttan farksız olan Resmî Tekkesi kâgir bir bodrum üzerine oturan iki kattan meydana gelir. Kabakulak Âsitânesi’nde sırasıyla Mustafa Resmî Âhî, Aliyyü’l-Kadri, Süleyman Sâfî, İsmâil Mâşûkî, Ahmed Fâiz Hulûsî, Mustafa Sabri, İsmâil Hakkı, Hazretleri seccâdenişînlik yaptılar, insanları irşâd ettiler.

TEKKE NEDEN KABAKULAK TEKKESİ OLARAK ANILMAKTA?

Tekkenin Kabakulak ismiyle anılmasının nedeni ise Kabakulak Mescidi’nin (Muhtesib İskender Mescidi) yakınında yer almasındandır. Tekke ve Zâviyelerin kapatıldığı 1925 senesine kadar Resmiliğin merkezi olan tekkenin mukâbele günü Çarşamba idi.

KIBRIS’A SÜRGÜN EDİLEN KURUCU

Tekkenin kurucusu ve ilk post-nişîni Şeyh Mustafâ Âhî Resmî Efendi’nin 1791’de Kıbrıs’a sürgün edilmesinden sonra irşâd makamına kardeşi ve halefi Şeyh Süleymân Sâfî Efendi (Vefat: H.1252-M.1837) geçmiş, Süleymân Sâfî Efendi’nin ölümünden sonra Post’a damadı Şeyh İbrâhîm-i Ma’şûkî Efendi (Vefat: H.1271-M.1854) oturmuş, daha sonra onu Şeyh İbrâhîm Ma’şûkî Efendi’nin oğulları Şeyh Mustafâ Efendi takip etmiştir.