Son zamanlarda gündemimizde herkes bilmese de çocuğu olanların muhakkak haberdar olduğu bir dizi var. İzleyen herkes çok etkilendiğini söyledi. İzlemem konusunda çok öneri aldım. Mesleğim gereği izlerken farklı bir gözle baktım. Dizi hakikaten günümüz aile yapısı ve çocukların gelişimi hakkında güzel bir anlatım olmuş. Dizinin son bölümlerinde yer alan diyaloglar izleyen birçok kişinin belki de kendisiyle yüzleşmesine yol açtı. Açıkçası ben o kadar etkilenmedim. Ya da mesleğim gereği çok aşina olduğum için olağan geldi.  Aile içi iletişimin önemini yıllardır vurguluyoruz. Modernleşme çatısı altında bize giydirilmeye çalışılan bireyselleşme olgusu, yeni nesil ebeveynlik stilinde çocuk yetiştirmenin ana teması haline geldi. Çocuğun bireyselleşmesinden kasıt, küçük yaştaki çocuğun yalnızlaşmasına yol açtı. Aile kavramı şu an artık sadece kâğıt üzerinde.

Çocuğun çocuk olduğu unutuldu. Yetişkin aklına yakın iki cümle kurduğunda çocuğa “olgun, akıllı çocuk” etiketi yapıştırıldı ve çocukluğu elinden alındı.

Günümüzde çocuklar yalnız. Eskiden evin salonu vardı. Oturma odası vardı. Salonda misafirler ağırlanır diğer zamanlarda aile bireyleri evin oturma odasında otururdu. Burada yaşanırdı. Çocuk ailenin bir parçası olduğunu hissederek büyürdü. Okuyanlarınız arasında çocukluğunu mutsuz olarak anımsayanlar elbet olacaktır. Anne-babalarınızın bireysel hatalı tutumları ile ailecek aynı ortamda bulunmayı birbirine karıştırmamamız gerekli. Ailemizdeki mutsuzluğumuzun sebebi bireysel tutumlar olabilir. Ancak aile içerisinde kimsenin sizi anlamıyor olduğunu düşünmeniz ile bir odada tek başınıza yalnızlığa itilip bunu da bireyselleşme çatısında birleştirmek çok farklı bir durumdur.

Dizide işlenen konu çok da ütopik bir konu değil ne yazık ki(!). Gündemdeki haberler, çocuk cinayetleri, çocuklar arasında cinsiyet fark etmeksizin artan şiddet olgusu, çocukların aileleriyle iletişim kurmaması, ailelerin çocuklarıyla oynayacağı oyun bulamaması, günlük ekran süreleri, teknoloji bağımlılığı gibi durumları bir gözden geçirdiğimizde maalesef dizi olarak izlediğimiz senaryonun alt komşumuzda, akrabamızda hatta kendi evimizde olduğunu somut bir şekilde görebiliyoruz.

Bizim evde oturma odası var. Oyunlar da orada oynanır, orada üzülürüz, orada seviniriz. Aynı yerde misafir ağırlarız. Sorunları konuşuruz. Birbirimize küseriz. Ancak küsen de oturma odasında oturur. Sessizlikler olur. Sessizlikler bozulur. Ancak tüm aile oturma odasında yaşar. Bireyselleşme, ayrışma değildir. Farklılıklara saygı duymaktır.

Peki sizin evin oturma odası var mı? Varsa burayı kim hangi saatlerde kullanır? Burada neler yapılır? Çocuklarınız size kendisini ne kadar açar? Kaçımız çocuğu için “bizimle pek bir şey konuşmaz O.” Diyerek hayatına devam eder? Kaçımız çocuktaki en ufak bir değişimi anında fark eder?