Başlık, Teksas, Tommiks, Tombraks çizgi romanlarıyla tanıştığımız kovboy filmlerinin efsane şerifinin seslenişidir;

'Surrender, you'll get a fair trial before we hang you!'

Aynı replik, şimdi küresel şerifin ağzından duyuluyor.

Amerika’nın Vahşi Batı dönemi, 1865 - 1900 yılları arasına denk gelir.

At hırsızlığı, ağır suçlardandır o yıllar; cezası yakalandığı yerde idamdır…

Kasabanın şerifinin ömrü at hırsızlarını kovalamakla geçer…

Yakaladıklarını asar, yakalayamadıklarının arkasından seslenir;

‘Teslim ol..!’

Ancak, at hırsızlarının hepsi yakalanıp idam edilemez…

Gördüklerimizden anladığımız kadarıyla, yakayı ele vermeyen kanun kaçakları, yeryüzünün tamamında petrol hırsızlığına soyunarak gelişip serpilmişler, şimdi dünyayı yönetir hale gelmişler.

Elbette, gücü ellerine geçirince kendilerini kasabanın şerifi ilan etmişler…

Yıllar önce at hırsızlarına seslenen şeriften rol çalarak, dünyanın her yerinde at hırsızlarına direnen, kanunsuzluklarla mücadele eden, topraklarını korumak uğruna ölümü göze alan her halka, her devlete, her yöneticiye, “Teslim ol..!” diye sesleniyorlar…

ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’a bayrak diken işçilerle sohbet ederken, İran’a iki hafta süre verdim...” dediğinden üç gün geçmedi, İsrail’in ısrarına direnemeyerek İran’ın nükleer tesislerini B-2 hayalet bombardıman uçaklarıyla vurdu…

Bombardımandan önce İran’ın masaya oturmasını istiyordu.

Bombardımandan sonra aynı cümlelerle İran’ı masaya oturmaya, anlaşma yapmaya çağırdı;

“Teslim ol…”

Ses tonu yumuşak, hafif alaycı…

Büyük anlaşmalar yapmaya hazırlanan büyük iş adamı edasıyla…

Amerika’yı, şirketlerini idare alışkanlığıyla evirip çeviriyor…

Başaramıyor….

Dünyayı ateşe atan bombardıman kararını BM’ye bildirmemiş…

Diplomasi, uluslararası hukuk, insan hakları...

Hepsi Trump’un gözünde büyük anlaşmalara mani birer kağıt, kayıt kuyut işleri…

Dünyayı yöneten at hırsızları, Suriye'den Irak'a, Afganistan'dan Gazze'ye, Venezuella’dan Kolombiya’ya müsebbibi oldukları enkazı, sorumlu oldukları can kayıplarını görmezler, görmek istemezler…

Topraklarını işgal ettikleri Amerika yerlilerini katlederken gözlerini kırpmamışlardı zira…

Yerliler yemesin, açlıktan ölsünler diye bufalo sürülerini yok ettiler.

Rezarvasyon bölgelerine aldıkları insanlara 2. Dünya savaşından kalma çiçek hastalığı mikrobu taşıyan battaniyeleri verdiler…

Soğuktan korunmak üzere sımsıkı sarıldıkları battaniyelerde sessizce ölen binler, on binler, yüz binler…

Beyaz Saray'ı at hırsızları yönetiyor…

Şerif, haydudun arkasından bağırıyor:

“Teslim ol! Adil mahkemede yargılanarak asılacaksın!”

‘Kanun benim, şerif benim, yargıç benim…’

Modern at hırsızlarının rotası;

İsrail, Gazze’de 70 bin kişiyi katletmiş,

Irak haritadan silinmiş,

Suriye’de iç savaş bitmiş,

Afganistan’dan çekilmek zorunda kalmışlar,

Demokrasi ihracı devam ediyor…

Sıra İran’da…

At hırsızları yazdıkları senaryoyu oynuyorlar…

Roller belli;

İsrail esas oğlan, Filistin arz-ı mevud, İran düşman, Araplar seyirci, Türkiye susturulması, durdurulması gereken,

Mekânın sahibi…