Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Eylül 2023

​Medeniyet, şuur, ekonomi

Medeniyet, yeterli sayıda insan arasında, hayatın nasıl ve ne için yaşanılması hususunda detaylı şekilde oluşan şuur birliğidir. Bu şuur birliğini oluşturan en önemli elementler din, dil, ırk, tarih ve cinsiyet olarak karşımıza çıkar. Şuur birliğinin dereceleri vardır. Yüksek, orta, düşük sınıflandırmaları ile nitelendirilebilecek kadar net bir şekilde izlenebilirler. Üstelik ömür konusunda insanlar gibidirler. Doğar, büyür, gelişir, yaşlanır, fonksiyonlarını kaybeder, unutur, yaşlanır ve ölürler. İnsan kaynağını ortak geçmiş - ortak gelecek kavramlarına en bağlı ve liyakat kavramını en iyi idrak edebilecek şekilde yetiştirenler en uzun ömürlü ve en yüksek dereceli olanlardır.

Şuur birliği çok gjüçlü bir fenomendir. Birden fazla insanın oluşturduğu her topluluğun içinde müthiş önem arz eder.

Hele bir ülke ve o ülkeyi vatan bilmiş insanlar için...

Vatandaşlarının, hangi yönetim şekliyle yönelirlerse yönetilsinler, duygu-düşünce dünyalarını oluşturan ve yukarıda saydığım elementlerin etkisiyle şekillenen "kendilerini ve çevrelerindekileri, dünyaya o ülkede var olmak için gelen insanlar olarak hissettiği ve o hissi o topraklarda ilelebet yaşatmak adına canlarını dahi vermeye hazır oldukları yerdir vatan.

Vatan, ülke, devlet, bayrak... Şuur birliğinin ürünleridir.

Daha üst, daha kapsayıcı meseleler için de çok güçlü şuur birlikleri de vardır.

Örneğin ümmet... Tıpkı diğerleri gibi o da bir insan kaynağı meselesidir. En muazzam kapsayıcılığa sahip birliklerden biridir. Müslümanların birliğinin tesisi ve yarınları için 24 saat gözünü kırpmayan bir nöbetçi gibidir. Ama ne yazık ki yüzyıllardır gelişmekten uzaklaştı. Sadece yaşlanıyor. 57 İslam ülkesi bırakın yek vücut olmayı ikili üçlü gruplar olarak bile bir türlü Batı'dakiler gibi birleşemiyor. Her tarafta yangın, sıkıntı, çatışma...Ayağa kaldıracak insan kaynağı da yok. Çoğunun resmi bağımsızlıklarını kazanmasının üzerinden 80 yıl geçti ama yol alamadılar. Çünkü bu çatı şuuru oluşturmak için lazım olan sütunlar dan biri yok ellerinde. Yüz yıllarca Osmanlı gibi bir medeniyet çınarının gölgesinde olmalarına rağmen "devlet" kavramını anlayamadılar. Dolayısıyla devlet şuurları yok.

Devlet şuurunda ümmetin önde gelenleri Türkiye, İran ve Mısır. Üçünün de gözü başka yerde. Bir de, her ne kadar "devlet" kavramıyla karşılaştırmaya tabi tutulması mümkün olmasa da asabiye kavramı çerçevesinde şekillenen bir şuurun yanına kutsal toprakları yönetmenin ayrıcalığının gelmesi suretiyle kadraja giren Suudi Arabistan var tabi.

Hepsi yüzünü başka hedeflere diktiğinden konsolidasyon sağlanamıyor. İslam dünyası ortak değer yargılarında, ortak gelecek beklentilerinde, ortak hedeflerde mutabık kalmak adına koordinasyonlu bir çalışma yapamıyor, dolayısıyla da üst bir çatı birlik tesis edemiyor, buna uygun insan kaynağı yetiştiremiyor ve dolayısıyla yeterince iyi kaynamayan kemiklere benzeyen bir kırılgan şuur birliği güçlü bir ümmet anlayışı oluşturamıyor.

Bu perspektifte elimizdeki en güçlü şuur birliği ürünlerinin başında devlet kavramı var. Ve tabiki onun katolizörü olan millet kavramı olmadan olmaz. İkisinin en verimli iş birliği ile çalışması gerekiyor. Bunun da püf noktası kavramların içinin dayatma ile değil genel rıza ile doldurulması. Yıllardır insanlığı tüketmek için yaşayan robotlara çevirmek isteyen ve tüm iktisat algısını bunun üstüne bina edip neoliberalizm isimli metadan başka Tanrıtanımaz dinleriyle bizi biz yapan kavramların içini boşaltılmaya çalışılan küresel aktörler bu kavramları bizlerin ayrılık ve tembellikleri sebebi ile içlerinden tahta kuruları gibi kemire kemire çürütüp yerine bambaşka kavramlar hazırladılar.

Bir an önce tefrikalar bir kenara bırakılıp yüm kavramların içi Descartes'in zihnine uyguladığı yöntemin aynısı ile önce tamamen boşaltılıp sonra çağın şartlarına uygun şekilde ortak olmazsa olmazlarla doldurulmalı. Ardından farklılıkların nasıl yaşatılacağı hususunda yine ortak bir mutabakata varılıp bahsi geçen kavramların şuur birliği en baştan tesis edilmeli ve topyekün bir kalkışmayla başta iktisadi meseleler olmak üzere bizi bir arada tutan ve ilgilendiren her mesele ortak akılla ele alınmalı.

Yukarıda tarif edilen saiklerle şuır birliği oluşturmuş bir milletin ve onun dizayn ettiği bir devletin ne ekonomide ne bilimde ne askeriyede ne de başka herhangi bir başlıkta sırtının yere gelmesi mümkün değil!