0
İnsanoğlunun sınavı Şeytan ile Adem'in yaratılış farklılığı ile başladı. Kimin yaratıcısına sadık olduğu, kimin sadık olmadığı test edilecekti. Bir samimiyet testinden geçecekti mayalar.
Şeytan "ateş" mayasından, Adem ise "toprak" mayasından yaratılmıştı. Bunun yanında bir de "nur" mayasından yaratılan bir varlık vardı, o da melek.
Mayalar farklı olsa da ateş mayası, nur mayasına hükmedip, zamansızlık boyutunda kendisine sunulan olağanüstü imkanlarla meleklerin hocası kesildi. Ve sonra sınavlar geldi çattı.
Melek, Âdem ve şeytanın sınavını Kur'an okumalarından çok iyi hatırlıyoruz. Bu sınavda Âdem yüzünden nur mayası melekler kazanırken, üstün olduğunu iddia eden ateş mayası şeytan kaybetti. Bu kaybediş şeytanı çılgına çevirdi. Üstün bir yaratılışla yaratıldığı sanrısıyla kuduz bir canavara dönüşen şeytanın intikam savaşı başladı...
Gel zaman git zaman şeytan bir yolunu buldu, Âdem'i en hassas yerinden vurarak, yüce Yaratıcı'nın yanındaki itibarını yerle bir etti.
Ama Âdem sınavda olduğunun farkındalık boyutuna ulaştığından tevazuyu tercih etmiş ve yaptığı yanlışlardan pişmanlık duyup hakikate karşı burun kıvırmamıştı. Oysa şeytan sınavda olduğunun farkında bile değildi. Üstünlük sanrıları onun algı boyutunu kör ve sağır etmişti.
15 Temmuz kalkışması da aslında bir bakıma şeytan ve piyonlarının kuduz köpeğe döndükleri, zaman ötesi değişmez gerçeğin yeniden tebarüz etmesidir. Bu kalkışma ile saflar ayrıldı, Şeytan ruhlular ile Âdem ruhluların mücadelesinin hız kazanacağı bir döneme girildi.
Bu yenilgi, NATO ve onun içinde bulunduğu ortaklarının ve yandaşlarının düşmanlıklarını biledikçe bileyerek intikam hırsıyla daha büyük kalkışmalara girecekleri ama sonuçta büyük bir yenilgiyle yüzleşecekleri günlerin habercisidir. Yeniden planlar kurulacak, yeni FETÖ'ler icad edilecek, yeni tuzaklar kurulacak...
Bu yüzden çok uyanık olunması gereken bir döneme giriyoruz. İnsanın algı boyutunu etkileyebilecek her türlü mekanizma devreye sokulup doğrular yanlış, yanlışlar doğru gibi gösterilecek...
Kimin dost kimin düşman olduğu ayrıştırılamaz hale gelecek. Bu yüzden bize gelen her bilgiyi vahiy süzgecinden geçirerek doğrulatmazsak, içinde bulunacağımız elektro manyetik tuzaklardan kendimizi kurtarma gücümüz olmayacak.
Sanılmasın ki 15 Temmuz kalkışması ile düşmanlar yenildi, kahrolup gittiler. Hayır, asla öyle bir şey yok ve olmayacak da. Katıksız Deccal'in ortaya çıkmasına kadar da buna benzer ve daha şiddetli kalkışmalar ardı ardına gelecek... Dünya iki bloğa ayrılmış durumda. Şeytan ve Adem bloğu. Bir tarafta din düşmanları ve onların taraftarları, diğer tarafta ise inananlar ve onların taraftarları.
Birinci blok NATO ve bunlara bağlı ülkelerin yeraldığı kıyameti öne almaya çalışan ve Adem'den intikam almak için çıldırırcasına fırsat kollayan taraf, ikinci blok ise Müslüman ülkeler ve başını çekecek olan Türkiye'nin liderliği.
Ama birinci blok şu anda çok güçlü ve en son teknolojik silahlarla, gizli örgütleri ve askeri güçleri ile ikinci bloğu tamamen istila etmiş durumda. İkinci bloğu kıpırdayamaz hale getirmişler. Öncelikle nefes alabilecek, kendisine hareket sahası açabilecek ortamı oluşturması gerekir. FETÖ'nün temizlik hareketi bu sahanın oluşturulmasında ilk adım olabilir ama hiç mi hiç yeterli değil.
NATO'nun Türkiye üzerindeki etkisi kırılmadan, gücü azaltılmadan muhtemel saldırıların üstesinden gelme imkanımız yok. Şimdi artık zaaflarımızı da gördüler, stratejilerini ona göre yapacaklar. Asıl düşmanın NATO ve yandaşlarının olduğu unutulmamalı. FETÖ sadece satranç tahtasında basit bir piyondu.
Bu mücadelede denge unsuru olabilecek, ılımlı Hristiyanlarla birlikte hareket ederek güç birlikteliği oluşturulabilir. Yani Ortodoksları yanımıza çekip, Katoliklere karşı denge sağlayabiliriz.
Erdoğan'ın ABD'ye karşı Rusya'yı tercih etme stratejisini iyi tahlil edebilirsek önümüzü daha iyi görebiliriz. Bir anda NATO, ABD ve AB'nin söylem değişikliği bize ipuçları verecektir.
Ortodoks dünyasını temsil eden Rusya ve Şanghay İşbirliği bize rahat nefes almamızı sağlayabilir. NATO tehdidinden kurtuluncaya kadar bize zaman kazandırabilir.