Yunanistan Başbakanı Miçotakis, son yıllarda Türkiye’ye karşı sergilediği tutumu, bilgi eksikliği veya entelektüel yetersizliğinden daha fazlasını yansıtmaktadır. Miçotaki’sin Türkiye’ye karşı mantık dışı hamleleri, Yunansitan’ı selamete değil, felakete götürür. İsrail’in kışkırtmaları ile Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi denklem dışı bırakma çabaları, Yunanistan’a fayda değil, zarar getirir. Hâlbuki Yunan halkının çıkarı Türkiye ile barış içinde yaşamaktır.

Zira savaş yıkar, barış inşaa eder. Savaş, sürekli korku ve stres üretir, barış ise, güven doğurur. Savaş öldürür, barış ise yaşatır. İki komşu ülke için, kalıcı olan silahların değil, aklın ve vicdanın gücüdür. Barış, yoksulluğu ve travmları önler. Barış, insan onurunun korunmasının temel şartıdır. Bu bakımdan barış, zayıfların değil, güçlülerin tercihidir. Gerçek güç, karşısındakini yok etmek değil, barış içinde varolabilmeyi sağlamaktır. Ancak barış, entelektüel derinlik ister, bilgelik ister, sabır ister, feraset ister, cesaret ister.

Peki, bu özelliklerin hiçbiri Miçoktakis’te var mı? Elbette yok..Olsa, savaş suçlusu Netanyahu’nun kışkırtmalarına değil, Türkiye’nin barış söylemine kulak verirdi. Zira Türkiye ile barış içinde olan Yunanistan’ın ticareti ve istihdamı güçlenir, eğitim ve sağlığa ayrılan kaynakları artar. Barış ortamı, Yunan halkının geleceğe korkuyla değil, güvenle bakmasını sağlar.

Bugün Yunanistan’a dışardan bakan herkes, ülkenin büyük bir borç yükü altında ezildiğini, düşük üretkenlik ve sosyal sorunlar nedeniyle nefes alamadığını görür. Miçotakis, iç sorunlarının üstünü örtmek için, sürekli Türkiye düşmanlığı üzerinden bir politika üretmeyi tercih etmektedir. Bu tercih hem ülkesine hem de bölgesel barışa zarar vermektedir.

Artan Yunan-İsrail eksenine karşı, Türkiye, birden fazla alternatif seçeneklere sahiptir.

Zira Yunanistan, topraklarında yaşayan pomak ve Bulgarları yok saymakta ve kültürel haklarına saygı göstermemektedir. Yunanistan’ın bu anti demokratik tutumu zaman zaman Bulgaristan’da eleştiri konusu yapılmaktadır. Benzer haksızlıkları Arnavutlara karşı da işlemektedir. Ayrıca Arnavutlukla deniz yetki alanları konusunda Yunanistan, Arnavutluğun hakkını gasp etmektedir. 2009’da deniz sınır anlaşması yapıldı ama Arnavutluk Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yunanistan, adaların tek sahibi olduğunu savunurken, Arnavutluk, daha dengeli bir paylaşım talep etmektedir.

Bir bütün olarak Yunanistan’ın Balkan politikasına baktığımızda, uluslararası hukuku ve insan haklarını hiçe sayan bir tutum görürüz. Son yıllarda artan Yunan-İsrail ekseni, Balkanları etkisi altına almak istemektedir. Bu istek, bölgeyi istikrarsızlaştırma potansiyeli taşımaktadır. Türkiye, Bulgaristan ve Arnavutluk başta olmak üzere Balkan ülkeleriyle çok yönlü stratejik ilişkilerini derinleştirmelidir.

Üstelik Türkiye’nin bu hamlesi, Yunanistan’ın Balkan merkezli politikasına kıyasla daha gerçekçi ve daha güçlü bir zemine sahiptir. Çünkü Türkiye, barış ve adalet temelinde bir dış politika izlemektedir. Aslında Yunan halkının da çıkarı Türkiye’ye düşmanlık etmekte değil, barış içinde olmaktır. Zira barış, bir taviz değil, iki taraf için de ortak bir kazançtır. Onun için, bir kez daha diyoruz ki: Yunanistan’ı füzelerin gücü değil, aklın, vicdanın gücü ile barış korur..