Resûlullah (s.a.v.)’in asırlar öncesinden haber verdiği bir hakikatin tam da içinde yaşıyoruz. Buyuruyor ki:
"Kıyametten önce aldatıcı yıllar olacaktır. O yıllarda yalancı doğru kabul edilir, doğru söyleyen yalanlanır; hain emin görülür, emin kimse hain sayılır ve ‘ruvebida’ konuşur." (İbn Mâce, 4036)
Evet… Zamanın aynasıdır hadis-i şerifler. Bugün bakıyoruz; hakikati dile getirenlerin sesi kısmak için türlü yollar deneniyor. Doğru söz, toplumda karşılık bulacağına, “fitne” diye yaftalanıyor. Yalan ise o kadar ustalıkla süsleniyor ki, insanlar hakikati bırakıp yalana koşuyor.
Emin olan, güvenilir olan, ehliyet sahibi olan insanlar ötelenirken; hainlerin, çıkarcıların, menfaatperestlerin önü açılıyor. İşte tam da bu noktada Peygamber Efendimizin işaret ettiği “ruvebida” karşımıza çıkıyor. Kimdir ruvebida? “Toplumun işlerinde söz söyleyen, değersiz, iş bilmez adam.”
Bugün ekranlarımızı açtığımızda, gazetelere göz attığımızda, meydanlara kulak verdiğimizde gördüğümüz şey tam olarak budur. Bilgisiz, liyakatsiz, ahlâksız, ilkesiz kimseler; toplumun kaderi hakkında konuşuyor, yön veriyor, hüküm dağıtıyor. Ümmetin dertleri, basiretsiz ellerde oyuncak hâline geliyor.
Dürüst insanlar işten uzaklaştırılıyor, ilim ehlinin sözleri küçümseniyor, vicdan sahibi olanlar susturuluyor. Buna karşılık menfaat için her kapıya gidenler, dalkavuklukta sınır tanımayanlar, makam ve koltuk hırsıyla yanıp tutuşanlar “baş tacı” ediliyor.
Peki, bu tablo bize neyi hatırlatıyor? Şunu: Hakikatle yalanın yer değiştirdiği, güvenin zedelendiği, değersiz insanların toplumun önüne geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Ve bu çağ, Resûlullah’ın işaret ettiği “aldatıcı yıllar”dan başkası değildir.
Bugün Müslüman’ın en büyük vazifesi, yalana kananlardan değil; doğruda sebat edenlerden olmaktır. Çünkü hakikat, ne kadar bastırılmak istenirse istensin, Allah’ın nurunu söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Öyleyse soralım kendimize: Biz hakikatin yanında mıyız, yoksa aldatıcı yılların rüzgârına kapılmış birer savrulmuş yaprak mıyız?
Gazze’nin Aynasında Aldatıcı Yıllar
Hadis-i şerifin anlattığı bu manzara bugün Gazze’de yaşananlarla birebir örtüşüyor. Orada çocuklar katledilirken, masumlar açlık ve susuzluğa mahkûm edilirken; yalancılar “İsrail kendini savunuyor” diyerek doğruların üstünü örtüyor. Hakikati haykıranlar ise “terör yanlısı” diye susturuluyor.
Emin ve dürüst olan mücahitler hain ilan edilirken, gerçek hainler “barış elçisi” kisvesiyle alkışlanıyor. Liyakatsiz, iş bilmez, “ruvebida” misali değersiz kimseler ümmetin kaderine dair söz söyleyip halkları oyalıyor.
Düşünün; milyarlarca Müslüman’ın olduğu bir dünyada Gazze yalnız bırakılıyor. Çünkü ümmetin başında, bu hadis-i şerifte işaret edilen “ruvebida”lar var: İman yerine koltuk, ahlâk yerine çıkar, doğruluk yerine diplomasi putunu yüceltenler…
Gazze, ümmetin aynasıdır. Orada yaşanan zulme sessiz kalan her bir Müslüman toplum, aslında kendi imtihanında sınıfta kalıyor. Eğer hakikati savunmazsak, aldatıcı yılların tam ortasında yalana kananlardan olacağız.
O hâlde soruyu büyütelim: Gazze’deki direnişin yanında mıyız, yoksa ruvebida’nın peşinden sürüklenen bir kalabalık mıyız?