Fatma Çağdaş Börekçi, çocuk edebiyatında önemli bir isimdir. Bir hayli kitabı vardır ve bu kitapların birçoğu defalarca basılmıştır…

Onunla 2018 yılında, Hayal Bilgisi dergisinin Erciş’te düzenlediği bir programda tanışmıştım. O yıl bendeniz, Ercişli Emrah Şiir Yarışması Ödülü’nü; Fatma Çağdaş Börekçi ise Temmuz Elması kitabıyla Hayal Bilgisi 2018 Öykü Ödülü’nü almıştı.

Yazarın da belirttiği gibi babası, ağır bir iş hayatı olmasına karşın çok kitap okuyan ve çocuklarının da okumasını isteyen bir kişidir. Bu yüzdendir ki ailedeki diğer kardeşler de okumayı ve yazmayı seven insanlardır. İşte Fatma Hanım da 1979 yılının Şubat ayında, kendisini ilme, irfana ve Allah yoluna adamış Çağdaş ailesinin, eşyası az, kitabı bol evinde doğmuştur. Daha ilkokul sıralarında, babasının bu devasa kütüphanesindeki kitaplarla tanışarak kendini kelimelerin büyülü dünyasına kaptırmıştır. Bu keşif, yazarın deyimiyle kendisine en yakın olan şeyin kelimelerin dünyası olduğunu fark etmesidir.

Babası, ilkokul ikinci sınıfta iken ona üç tane masal kitabı alır. Bunlar içinde anonim masallar bulunan siyah-beyaz kitaplardır. Bu kitapları defalarca okur.

Yazar, eli kalem tutmaya başlayınca, 11–12 yaşlarında ilk olarak günlük tutmaya başlamıştır. Hatta emanet aldığı bir daktiloyla saatlerce bir şeyler yazar. Daha sonra İmam Hatip Lisesi’nde öğrenci iken, öğretmenlerinin teşvikiyle bu yazma işini geliştirmiştir. O yıllarda öğretmenlerinden biri şair Mehmet Solak, diğeri de hikâye yazarı Kâmil Yeşil’dir. Bu öğretmenler, öğrencilerinin yazdıklarını okuyup eleştiren ve onları daha iyiye ve güzele yönlendiren örnek öğretmenlerdendir. Öğrencilerine okunması gereken kitaplar önerir, dergilerle bağlantı kurmalarını sağlarlar.

Fatma Hanım o yıllarda şiirler yazar. İlk kez şiiri TYB 1996 Kültür Sanat Yıllığı’nda yayımlanır. Daha sonra yazdığı şiirler Kırağı, Hazan, Düşçınarı ve Bir Nokta dergilerinde yayımlanmıştır.

Yazar, lise sonrasında yazmaya ara vermiştir. Ancak evlenip anne olunca, çocuklarını uyutmak için onlara okuduğu kitaplar çok ilgisini çekmiştir. Hatta çocuklarına masallar uydurmaya başlamıştır. Sonra bu masalları yazıya dökmüştür. Fatma Hanım’ı o yıllarda Mevlâna İdris’in yazdığı çocuk kitapları çok etkilemiştir. Sonuçta, ülkemizin önemli çocuk edebiyatı yazarlarından biri olmuştur.

Fatma Hanım’a göre yazmak, kendini ifade edebilmenin; okumak ise özgürleşmenin ve kendi olabilmenin en güzel yoludur. Ali Şeriati’den Seyyid Kutub’a, Cahit Zarifoğlu’ndan İsmet Özel’e, Nuri Pakdil’den Necip Fazıl’a, dünya klasiklerinden Alev Alatlı’ya kadar geniş bir yelpazede okumalar yapar.

İlk kitabı “Para Diye Bir Şey”, 2008 yılında yayımlanmıştır. Akabinde “Keloğlan Masalları”, “Özgün Öykülerle Dinimi Öğreniyorum”, “Şeker Masalları”, “Atasözleri ve Deyim Öyküleri”, “Harfler ve Sayılar” adlı kitapları çıkmıştır. Yazarın bugüne kadar ellinin üzerinde kitabı yayımlanmıştır.

Fatma Çağdaş Börekçi, yaptığı işin farkında ve şuurunda olan bir yazardır. Ona göre: “Çocuklar için yazmak, sorumluluk gerektiren bir eylemdir ve yetişkin edebiyatında olduğu gibi bir esneklik ve özgürlük alanını burada bulmak zordur. Bilhassa çeviri kitaplarda, kültür ve yaşam tarzı farklılığı sebebiyle daha dikkatli olmak gerekir.”

Yine ona göre, çocuk ve genç dünyasında kendini ifade edebilmek ve kendi ayakları üzerinde özgürce durabilmek, her şeyden daha önemlidir.

Bana göre de onun bu titizliği ve duyarlılığı, bu alanda sevilen bir yazar olmasının gerçek sırrıdır. Bir diğer sırrı da şu cümlesinde gizlidir: “İnsan yazarak yazar olmaz; insan okuyarak yazar olur.” Yani çok okuması, onun bu denli başarılı bir yazar olmasının bir diğer sırrıdır.

Yazarın elime alıp okuduğum son kitabı, Tulu Kitap’tan çıkan “Altı Düğmeli Turuncu Hırka”dır. Hazal Avcı’nın çizer olarak katkıda bulunduğu kitap, 94 sayfa hacmindedir. Kitap, kaliteli baskısı ve çocukları cezbedecek şekilde tasarlanmış kapağıyla, ilk ele alındığında bile dikkatleri çekmeyi başarıyor.

Kitapta sekiz farklı hikâye bulunmaktadır. Tanıtım bülteninde de denildiği gibi, yazarımız bu çok acayip sekiz öyküyle okurunu hayal gücünün, dostluğun, yardımlaşmanın, çevre duyarlılığının ve farklılıkların kıyısında dolaştırmak istemiştir. Bu fantastik kitapta uğur böcekleri, robotlar, köpek balıkları, çöl masalları ve terk edilmiş eşyalar arasında farklı boyut kapıları açılmakta ve okuruna şu soru sorulmaktadır: “Sevgili okur, sen hangi kapının ardındasın?”

Gerçekten de yazar, bu hikâyelerinde hayranlık uyandıracak bir biçimde, çocukların zihin ve gönül dünyasına hitap edebilecek karakterler oluşturmuştur. Kurguladığı hikâyelerle bir kez daha yetkinliğini ve ustalığını ortaya koymuştur. Onun hayal dünyasının genişliği, bilgisi, çocuklar hakkındaki sorumlu ve duyarlı bakış açısı, anneliği ve her şeyden önce içinde yaşayan çocuk ruhu, bu hikâyelerde kendini göstermektedir. Eski bir sınıf öğretmeni olarak, yazarın dilindeki sadelik, üslubundaki akıcılık ve berraklığın, tam da çocuklara göre olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Fatma Hanım’ın en belirgin özelliklerinden biri, çocuklara bir şeyler dikta etmekten ziyade, vermek istediği dersi onlara hissettirmesidir. Yani yazarın dili buyurgan değil; kuşatıcı, hissettirici ve dolaylıdır. Örneğin “Rika” hikâyesinde Rika, izci çocukların ormanda ateş yakması nedeniyle korkuya kapılır. Zira uzaklardaki bir ormanın, söndürülmeyen bir ateş yüzünden yandığını duymuştur. Annesi ise Rika’ya, “Korkma; izci çocuklar, söndüremeyecekleri ateşi yakmazlar. Onlar ormanın en yakın dostlarıdır.” der. Burada “ateş yakmayın” demek yerine, orman dostlarının söndüremeyecekleri ateşi yakmamaları gerektiği, dolaylı bir şekilde hissettirilmiş ve okuyucuya bir rol model sunulmuştur.

Fatma Çağdaş Börekçi’yi bu güzel kitap için tebrik ediyor, başarılarının ve eserlerinin devamını diliyorum.