0

"Felak / 5.Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!"

Kabil ile başlar dünya hayatındaki serüveni onun… İçinde ateşi gezdiren, ateşin içinde gezen, sonra sonra ateşin hüviyetine bürünen iflah olmaz leke, hüsran yolculuğu…

Kabil'e Habil'i öldürttüğü gibi, bir rüya beşaretinden sonra Yusuf Peygamber'i kardeş eliyle dipsiz kuyuların soğuk bağrına bırakan da, Şems'i Mevlana'dan sökerek ayıran da, "ateşin odunu yiyip bitirmesi misali insanın mahvına sebep olacağı" buyrulan da onun hırçın vücudu… Oysa kuyuda can verdiği sanılan Yusuf, önce zindana düşer, sonra Mısır'a aziz olur. Dostundan sürgün edilen Şems, Mevlana'nın ruhuna, lisanına, gönül lügatine daha büyük harflerle, hasretten cüzlerle nakşolur… Dünya defterine "çile" ismiyle kaydolan ayrılıkları, ötelere vuslat nağmeleri ile dokunur. Hadis'te buyrulan haset ve öfke okuysa bumerang misali gelir, sahibini bulur.

"İnsan"diyoruz adımıza, -insan-ne iflah olmaz yara;

"Size bir kötülük dokunsa, ondan dolayı sevinirler" (Ali İmran Suresi/120)

"Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar?"(Nisa, 4/54)

"İnsan" diyoruz; Rabbiyle, onun bir diğerine lütfeyledikleri ile kavgası var. "Onda olan, ona sunulan, bende neden yok?" diyor halin diliyle… Kabil'de öyle söylememiş miydi içinde yanan ateşle; "neden onun adağını kabul etti Allah? Benim ondan farkım ne?" Haset sahibi vesile olan kulu da Rab tayin ediyor bu vesileyle oysa bilen için kavgası kullarıyla değil, Rabbiyle… Kendisinden başka herkeste, kendisinden başka her yerde… Yaratılmışın söylediği kelamla, gittiği ve girdiği ortamla, giydiği esvapla bile harp halinde… Zannediyor ki kalbinden çıkıp lisanına taşan, taşınan yangın, kendisini kuşatmayacak. Kalp Rabbinden razı değil ki, Rabbi kalbinden razı olacak. Fudayl bin İyaz; "Mü'min gıpta eder, münafık haset…" buyuruyor. Biz, Rabbimizi nereye koyuyorsak, Rabbimiz de bizi orada tutuyor. "Formül bu" denilmiş, "yerken ağzınıza girene, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edin… Sonra tüm sözler, haller dolanır ayağınıza…"

Herkes oturabilir kelamın sofrasına… İstikamet arzuya göre şekillenebilir. Herkes oturur da aynı yemeği yiyebilir mi bilinmez? Biri sadrına uzatırken lokmaları, kalbinde merhamet ve samimiyet doğar, diğerinde fitne ve haset…

Raif Koçak Yüzakı Dergisi'nin Haziran sayısına verdiği "kardeşlik" isimli yazısında iyilik, doğruluk, merhamet ve fedakarlığın bulaşıcı olduğunu ve insandan insana sirayet ettiğini söyler. Buna mukabil kardeşlik ve samimiyetin sancaklaştığı dönemlerde önlerine gelen bütün düşmanları bertaraf edenlerin, enaniyet ve bencilliğin bayraklaştığı dönemlerde en zayıf düşman önünde bile zelil duruma düştüklerini de ifade eder.

Haset, kulun bir diğerine yönelttiği ok gibi görünse de kendi yangınıdır ve denir ki; herkes kendi ateşini kendi taşır cehennemine…

Mevlana Hz. buyurur; "Yolda haset boğazına sarılmasın. Zira şeytan haset yüzünden reddolundu." (Mesnevi, I. 445)

"Kıskançlık; bütün kusurların mayası, en kötü huydur." (Mesnevi, II / 812-13)

O dedi ki; "kelime bir noktaya kadar iyileştirebilir insanlığı… Bize bir lamba gerekli…"

Ört bizi Rabbim! Ört bizi…