İnsan vücudunun bütün organları ve bütün sistemleri, muntazam ve dengeli bir şekilde çalıştığı zaman, vücut sağlıklı ve sıhhatli olur. Tıpkı bunun gibi, toplumun bütün fertleri de düzgün ve uyumlu bir şekilde çalışıp kendisinden beklenen görevlerini tam olarak yerine getirdiğinde toplum da sağlıklı ve huzurlu olur. Çünkü insanlar daima hem madden hem de mânen birbirlerine muhtaç ve bağımlıdırlar. Evet hiç kimse, gereksinim duyduğu herşeyi tek başına temin etmeye muktedir değildir. Birlikte hareket etmek istemeyen ve her işini yalnız halletmeye çalışan kişi ise, hem zaman kaybeder hem de birçok işini bitiremez.
Bunun için yüce Dinimiz İslâm, bencilliği ve sadece kendini düşünmeyi yermiş; diğergamlık, şefkat, merhamet ve yardımlaşmayı teşvik etmiştir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederler. İşte onlar, kendilerine Allah’ın merhametle muamele edeceği seçkin kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, kudreti daima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.” (Tevbe 71)
Konu ile alakalı hadis-i şeriflerde ise, şöyle buyurulmaktadır: “Sizden biriniz kendisi için istediğini, mümin kardeşi için de istemedikçe (kâmil mânâda) iman etmiş olamaz.” (Tirmizi)
“Müminin mümine karşı durumu; bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” (Râvî diyor ki:) Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi.” (Buhari)
“Müslüman müslümanın kardeşidir ona zulmetmez; onu düşmana teslim etmez. Kim bir müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da kıyamette onun bir sıkıntısını giderir. Kim de bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyamette onun bir ayıbını örter.” (Buhari)
Tarih; merhamet, birlik ve dayanışmadan uzak; sadece kendi şahsî çıkarları peşinde koşmayı âdet haline getiren fertlerin oluşturduğu toplumların, bu yanlışlığın bedelini çok ağır bir şekilde ödedikleri çok acı örneklerle doludur.
Toplumları sağlıklı ve güçlü bir şekilde ayakta tutan faktörlerin başında “vahdet” yani birlik ve beraberlik gelir. Bu, hayatî öneme sahip faktörün zıddı olan haset ve bencillik kaynaklı tefrika yani bölücülük ise, toplumları içten içe yiyerek temelden çökmelerine neden olan ölümcül bir hastalıktır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin! Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)
“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur, öyleyse ona uyun. Başka yollara uymayın ki o yollar, sizi grup grup parçalayarak Allah’a giden yoldan ayırmasın. İşte bunlar, kendisine karşı gelmekten sakınmanız için Allah’ın size emrettiği hususlardır.” (Enam 153)
Efendimiz aleyhisselam da şöyle buyurmaktadır:
“Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim Cennet’in ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın!” (Tirmiz)
“Müslüman topluluğundan bir karış da olsa ayrılan kimse, boynundaki İslâm bağını çözmüş demektir.” (Tirmizi)
“Allah'ın yardımı cemaatle beraberdir.” (Ebu Davud)
“Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” (Tirmizi)
Buna göre yüce dinimiz İslâm; dosdoğru yolu göstermiş ve bu yoldan sapmanın, parçalanarak haktan sapmak olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla müminlerin huzur ve barışı bozucu davranışlardan şiddetle sakınmaları; karşılıklı müsamaha ve hoşgörü ile hareket etmeleri ve birbirinin sıkıntılarına katlanmaları gerekir.
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var,” demişler... Kuvvetli bir rüzgârın önünde savrulan kum taneleri, çimento ile yoğurulduğunda nasıl ki sağlam bir beton oluyorsa, İslam kardeşliği ile yoğrulmuş bir toplum da bunun gibi sağlam olur.
(Devamı haftaya…)