Mısır’ın başındaki zalim firavun Sisi, yine ümmete ihanet eden bir adım attı. İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal etmeyi hedefleyen “Gideon’un Savaş Arabaları” operasyonu karşısında yapılacak tek doğru şey, mazlum Filistinlilerin yanında saf tutmak, zulmü durdurmak, işgali engellemekti. Ama o ne yaptı? 40 bin askerini Sina’ya dizdi. İsrail’e karşı değil, kardeşlerine karşı! Gazze’den çıkmak zorunda kalacak aç, susuz, yaralı, çaresiz insanlara karşı…
Bu nasıl bir akıldır, bu nasıl bir yürektir? Sınırını kardeşine değil, düşmana kapatması gerekenler; işgalciye yol açıp mazluma duvar örüyor. Yazıklar olsun! Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.
Kur’an bize buyuruyor:
“Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur.” (Hud, 113)
Ama firavunlaşmış diktatörler, zalimin safında yürümeyi tercih ediyor. Üstelik bunun adına da “güvenlik” diyorlar. Neyin güvenliği? İşgalcinin güvenliği mi? Siyonistin rahatlığı mı?
Bugün Gazze’de masum bebekler bombalar altında can verirken, kadınlar ve ihtiyarlar enkazlar altında ölürken, Mısır ordusunun tankları kardeşine set oluyor. Tarih bunları yazıyor ve yazacak: Sisi ve onun gibiler, ümmetin yüz karasıdır.
Allah Resûlü (s.a.v.) buyuruyor:
“Müminler birbirini sevmekte, birbirine merhamette ve şefkatte bir beden gibidir. Onlardan bir uzuv hasta olduğunda, diğer organlar da uykusuzluk ve ateşle ona iştirak eder.”
Peki, Sisi hangi bedenin parçasıdır? Müslümanların mı, yoksa siyonistlerin mi? Bugün net biçimde görüyoruz: O, İsrail’in güvenlik subayıdır, Amerika’nın muhafızıdır, ümmetin değil.
Ey Mısır halkı! Ey İslam coğrafyasının vicdanı! Bu utancı daha ne kadar taşıyacaksınız? Gazze’nin yanında olmanız gerekirken, firavunun emirlerine uymak size yakışır mı? Bu zulmü engellemek için ayağa kalkmak her bir müminin görevidir.
Unutmayın, Allah mazlumun yanındadır. Firavunlar, tanklarıyla, ordularıyla güçlü görünebilir. Ama Allah’ın ipini bırakmışlardır. Sonları da önceki firavunların sonu gibi olacaktır: Zulümle abat olup, zilletle yok olmak.
Gazze’ye açılan kapıyı kapatmak, sadece sınırı kapatmak değildir; vicdanı, merhameti, ümmetin onurunu kapatmaktır. Bu kapıyı kapatanlar ise tarih boyunca lanetle anılacaktır.