Hemen her gün kahvede, sokakta ya da sosyal medyada aynı cümleyi duyarız:
“Tesettürlü ama edepsiz, namaz kılıyor ama yalancı, hacca gitmiş ama zalim, oruç tutuyor ama haram yiyor…”
Ve ardından gelen o tehlikeli yargı: “Demek ki din böyle!”
Hayır! Bin kere hayır!
Din böyle değil, insanlar böyle. İslâm kusursuzdur, kusurlu olan biziz.
Allah Teâlâ buyuruyor:
“Kim doğru yola giderse kendi lehine, kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” (İsrâ, 15)
Bir kadın edepsizse, bunun tesettürle ne ilgisi var?
Bir adam yalancıysa, bunun namazla ne alakası var?
Bir zengin zalimse, haccın suçu ne?
Bir tüccar haramdan vazgeçmiyorsa, orucun ne kabahati var?
Kur’ân açıkça söylüyor:
“Şüphesiz namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût, 45)
Demek ki kıldığı halde hâlâ kötülükten vazgeçmiyorsa, sorun namazda değil, kalbindedir.
Resûlullah hac için buyuruyor:
“Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinden doğduğu günkü gibi döner.” (Buhârî, Müslim)
Ama zulmünü, kibrini, açgözlülüğünü yanında götürenin yaptığı hac, sadece bir seyahattir.
Yine Efendimiz oruç hakkında uyarıyor:
“Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine sadece açlık ve susuzluk kalır.” (İbn Mâce)
Yani oruç seni değiştirmiyorsa, aç kalmanın Allah katında hiçbir değeri yok.
Ve Rabbimiz son noktayı koyuyor:
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı seçtim.” (Mâide, 3)
O halde soruyorum:
Edepsizin tesettürü kirletmesine bakarak tesettürü mü suçlayacağız?
Yalancının namazına bakarak namazı mı değersiz göreceğiz?
Zalimin haccına bakarak haccı mı küçümseyeceğiz?
Haramzadenin orucuna bakarak orucu mu anlamsız bulacağız?
Hayır! Bin kere hayır!
Suç İslâm’da değil, İslâm’ı temsil edemeyen bizlerde.
Bugün en büyük tehlike, dini yanlış yaşayanların, dini yanlış anlatanların, dini sadece gösteriş malzemesi yapanların varlığıdır. Ama bundan dolayı İslâm’ı karalamak, apaçık bir zulümdür.
İslâm tertemizdir. Çamura bulanan biziz. İslâm dosdoğrudur, yamulan biziz. İslâm nurdur, karanlıkta kalan biziz.
O halde İslâm’a değil, kendimize bakma zamanı gelmedi mi?