14-25 Haziran 325 tarihleri arasında yapılan İznik Konsili, Hıristiyanların ilk genel toplantısıdır. Hz. İsa’nın (a.s.) şahsı hakkında yapılan tartışmaların büyümesi üzerine, Roma İmparatoru I. Konstantinos’un emriyle toplanan bu konsile, 300’den fazla piskopos ile çok sayıda rahip ve din adamı katıldı. Toplantı esas olarak Hz. İsa’nın (a.s.) insan ve tanrı vasfı üzerindeki tartışmaları konu almakla birlikte, asıl hedef Arius’un fikirlerini çürütmek ve teslis inancını Hıristiyanlar arasında “amentü” haline getirmekti.
Başrahip Arius (280-336), Antakyalı Piskopos Lucian’ın öğrencisiydi. Lucian, III. Yüzyılda ortaya attığı fikirlerle teslis inancı hakkındaki ilk tartışmayı başlatmıştı. Hz. İsa’nın (a.s.) “Tanrı’dan farklı ve aşağı bir konumda olduğunu” söylüyordu. Arius ise teslisi kabul etmeyen, tevhide yakın bir Tanrı anlayışını savunuyordu. Ona göre: “Tanrı birdir, doğurulmamıştır, varlığı kendindendir, ezeli ve ebedidir, ilim, irade, hikmet ve kelam sahibidir. Bütün mahluklardan önce Hz. İsa’yı (a.s.) yaratmıştır. O Tanrı ile diğer varlıklar arasında yaratılışa aracılık etmiştir.”
Arius, İmparator Konstantin’e ve İskenderiye Piskoposu Aleksander’a yazdığı mektuplarda fikirlerini açıkladı. Bu fikirler kısa zamanda İskenderiye ve çevresinde yayıldı ve taraftar topladı. Piskopos Aleksander bu gelişmelerden çok rahatsız oldu. Bir toplantı yaparak Arius ve onu savunanları düşüncelerinden vaz geçirmeye çalıştı. Bunu başaramayınca onları aforoz etti. Piskoposlara, Arius’un fikirlerini çürütecek şekilde hazırladığı mektuplar gönderdi.
323 yılında Doğu ve Batı Roma’nın tek hakimi olan Konstantinos, Hıristiyan dünyasındaki fikir ayrılığını gidermek için Cordoba Piskoposu Hosius’u görevlendirdi. Hosius önce İskenderiye’ye giderek taraflarla görüştü. Ardından 324 yılında Antakya’da bir toplantı yaparak Arius taraftarlarını fikirlerinden döndürmeye çalıştı. Fakat başarılı olamadı.
I. Konstantinos, tartışmaların tehlikeli boyutlara vardığını görünce, büyük bir toplantı düzenlemeye karar verdi. Hosius’un başkanlığında doğudan ve batıdan gelen piskopos, rahip ve din adamları 14 Haziran 325’te İznik Sarayı’nda bir araya geldiler. İznik Konsili’nde önce Ariusçular fikirlerini açıkladı. Fakat çok büyük tepki görünce, bazı piskoposlar orta yolu bulmaya çalıştılar.
25 Ağustos’ta biten toplantıdan sonra “Tanrı'nın biricik oğlu, tek Rab İsa Mesih'e, yegane doğurulmuş, babanın özünden doğmuş, Tanrı'dan Tanrı, nurdan nur, gerçek Tanrı'dan gerçek Tanrı olduğuna, doğurulduğuna, yaratılmadığına, baba ile aynı tabiatta olduğuna” inandıklarını açıkladılar. (TDV İslam Ans.C.23)
Bu kararları bütün piskoposlar imzaladığı halde, Arius ile beş piskopos imza atmadığı için aforoz edildiler. I. Konstantinos ise, bu inanç sistemini ve İznik Konsili kararlarını imparatorluğun kanunları olarak ilan etti. Ancak 337’de ölünce oğlu Konstantinus Aryanizm’i benimsedi. Arius’un 336’da ölümünden sonra da, Aryanizm 200 yıl daha etkili bir şekilde yayılmaya devam etti. Özellikle Avrupa’nın batı bölgesindeki barbarlar arasında kabul gördü.
Bugünkü İspanya ve Portekiz’in yer aldığı İber Yarımadası’nda 7. Yüzyılda etkili olan Aryanizm, Katolik Vizigotlar tarafından ortadan kaldırılmak istendi. Fakat baskı ve zulümler onları yıldıramadı. Eski Kral Witiza’nın oğlu Achila ve taraftarları Ariusçu idi. Karşılarında ise Katolik Kral Rodrigo vardı.
İşte tam bu sırada Müslümanlar Fas kıyılarına gelmişlerdi. Onları kurtarıcı gibi gören eski kralın oğlu Achila ve Sebte Kontu Julyanus, Kuzey Afrika Valisi Musa bin Nusayr’dan yardım istediler. Vali Nusayr, Emevi Halifesi’nden izin alarak Tarık bin Ziyad’ı 7 bin askerle İspanya’ya gönderdi. 711 yılında başlayan bu askeri harekat, üç yıl içinde 600 bin kilometrekarelik İber Yarımadası’nın fethiyle sonuçlandı. Endülüs’te şehirler ve kaleler çoğu zaman barış yoluyla fethedildi. Bunda Ariusçuların Müslümanları kurtarıcı olarak görmelerinin payı çok büyüktür.