“(Bu Kur’ân), Diri olanları uyarsın ve inkârcılar hakkındaki o söz (ceza) gerçekleşsin diye (gönderilmiştir)” (Yasin, 70)
Toplum olarak Kur’an’a gösterdiğimiz saygının şekli ile muhtevası arasındaki kopukluk, bugün en çok da onu sadece ölülerin arkasından okunan bir metne indirgememizde kendini göstermektedir. Mezarlıklarda, taziye evlerinde, kabir başlarında okunan Kur’an’lar; dirilere değil, ölüye yöneltilmiş dualar gibi algılanmakta, Kur’an’ın asıl muhatabı olan “yaşayan insan” bu hakikatten bihaber kalmaktadır.
Kur’an; diriler içindir, yaşayanlar içindir, düşünen, anlayan ve Allah’a yönelmeyi isteyen kalpler içindir. Allah Teâlâ Kur’an’ı bir hidayet rehberi, bir uyarı kaynağı ve bir öğüt olarak indirmiştir. Ölülere merasim düzenlemek için değil, dirilere istikamet kazandırmak için. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur:
“Bu Kur’an bana, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyedildi.” (Enam, 19)
Eğer Kur’an, mezar taşlarında yazılmak ya da sadece mevlidlerde tilavet edilmek için indirilmiş olsaydı, Allah onu “bir öğüt, bir şifa, bir nur” olarak nitelendirmezdi. Kur’an yaşayan bir kitaptır, yaşayanları diriltmek için indirilmiştir.
Bugün Kur’an, ne yazık ki musaflarda tozlanıyor, kalplerde yankı bulmuyor. Nice evde Kur’an var ama onun rehberliğine başvuran yok. Nice insan günde onlarca defa okuyor ama anlamıyor, üzerine düşünmüyor. Oysa Allah bizden sadece okumamızı değil, anlamamızı, yaşamamızı ve yaşatmamızı istiyor. Kur’an’ın mesajı, hayatın tüm alanlarını kuşatan bir dönüşüm çağrısıdır.
Kur’an’ın bir mezarlık kitabına dönüştürülmesi, ümmetin Kur’an’la bağının zayıfladığının en acı göstergesidir. Oysa Ashab, Kur’an indiğinde ayet ayet titrerdi. Çünkü onlar Kur’an’ı yaşayan bir emir ve nehiy olarak görür, her ayeti kendilerine hitap eden ilahî bir mektup gibi okurlardı. Bugün biz ise onu sadece ölülerin ardından okuyor, diriler olarak ondan uzak yaşıyoruz.
Kur’an, kabir taşlarında susar, ama hayatın içinde konuşur. O, yaşarken rehber edinilmediğinde, ölüm sonrası okunuşu bir gelenekten öteye geçmez.
O hâlde yeniden dirilmek, diriliği Kur’an ile kuşanmak zorundayız. Zira Allah Resûlü (s.a.v) buyurur:
“Kur’an, ya lehine ya aleyhine delildir.” (Müslim, 223)
Ya onu yaşar ve kurtulursun, ya da onu terk eder, onun hakkında şikâyet edilenlerden olursun. Kur’an’ın mezarlarda değil, evlerde, kalplerde, sokaklarda, meclislerde yankılanması duasıyla...
Son söz:
Kur’an, ölüler için değil; ölmeden önce dirilmek isteyen diriler içindir. Çünkü mezarda ibadet yoktur, hesap vardır. Hazırlık ise bu dünyada, Kur’an’la olur.