Ülkelerin
gelişmişliğinin önemli göstergesi eğitimdeki yeridir. Zira her yönüyle
eğitimin şart olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Eğitim seviyesi yüksek ülkeler her
yönüyle ileri ülkeler sayılırken, okullarında derslerin boş geçtiği ya da Resim
Derslerine Matematik Öğretmeninin, Din Kültürü Derslerine Beden Eğitimi Öğretmeninin
girdiği ülkeler de geri kalmış sayılırlar.
Maalesef okullarımızın
durumu böyle. Her yıl Ağustos-Ekim aylarında alınan ücretli öğretmenlerin sayısına
bakın, ne dediğimi anlarsınız. Ön lisans mezunlarının branş derslerine girmesi
bahsettiğimiz garabeti anlatmaya yeterlidir.
Daha önce de diğer
branşlarla ilgili mağduriyetleri yazmıştık, lakin Türk Dili Ve
Edebiyatı mezunlarının durumunu yazmazsak eksik kalırdı.
Anlatıyorlar
mezunlar ve bu anlattıkları daha önce haberlere konu olmuş. Atamalarda ama
bilhassa sözleşmeli atamalarında en çok mağdur edilen branş Türk Dili ve
Edebiyatı’dır. Bu mağduriyet; karma alımdaki adaletsizlikten, alan değişikliğinden,
ücretli ve dershaneci öğretmen atamaları ile ders sayısının düşürülmesi gibi
nedenlerden kaynaklanıyor.
“Yakın zamanda açıklanan
2020 KPSS ÖABT’de Türk Dili ve Edebiyatı için sınava giren kişi sayısı yaklaşık
40 binlerdedir. Bu sayı göz önüne alındığında çoğu ilçenin nüfusundan fazladır.
Bu bölüm mezunları öğretmenlikten çok polislik ve kutsal meslek askerlik gibi
alanlara yönelmekte…”
***
Çalışma hayatındaki
en büyük zorluk, alanı dışında bir işte çalışmaktır. Bir de istemediği, çalışmak
zorunda kaldığı bir alanda huzurlu ve dolayısıyla başarılı olmak neredeyse
imkânsızdır.
Türk Dili ve
Edebiyatı Öğretmenlerinin Talepleri:
Öncelikle gençler
öğretmen olmak için bu alanı seçtiler, bu sebeple bu branşlarının öğretmeni
olmak istiyorlar. İmkânları zorlamadan, diyorlar, fazla bir maliyet olmasın,
diyorlar ve ilk etapta 60 bin atamanın 3 bininin kendi alanından atanmasını
istiyorlar.
İnanın çok değil.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Eğitim-Öğretimde Reform projesinin atamalara yansımasını
bekliyoruz, diyorlar ve ekliyorlar: “Önümüzdeki dönemde önceliğimiz
aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır… Lise
dönemini artık ruhu zenginleşmiş, kendini tanımış yapabileceklerini bilen
gençlerimizin somut alanlara yöneleceği bir eğitim öğretim süreci olarak
tasarlamalıyız…” Bu ifadeler Sayın Cumhurbaşkanımıza ait. Gençler bunun
gereğini istiyorlar:Türk Dili ve Edebiyatı mezunları; ruhu
zenginleşmiş, kendilerini tanıyıp ne yapabileceklerini kavramış gençlik
yetiştirmek istiyorlar.
Peki,
Bunun için bu
branşın öğretmenlerinin sınıflarda olmaları gerekmiyor mu?
İyi de nasıl?
Milli Eğitim
Bakanlığı Türk Dili ve Edebiyatı mezunlarını yeterince almalı ki
sınıflara, derslere girip söz konusu nitelikli gençleri yetiştirebilsinler.
Gençler haklı
olarak sitem ediyorlar: Milli Eğitim Bakanlığı sözleşmeli öğretmen
atamalarını incelediğimiz zaman Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinin mağdur
olmadığı atama dönemi veya yılı yoktur. Bu mağduriyet daha önceki yıllarda da
yaşanmıştı. 2017 ve sonrası için yaşanan mağduriyetin sebeplerini -ki daha önce
basında çıkmıştı- hatırlatalım:
Karma Alım Mağduriyeti,
Tek Taraflı Alan Değişikliği, Dershaneci Öğretmen Atamaları,
Ücretli Öğretmen Atamaları, Ders Saatinin Düşürülmesi…
Bunlardan sadece
Karma Alım Mağduriyetini anlatalım, gerisini siz kıyaslayın:
“2017’de sadece 20
bin atama yapılmıştı ve Sayın Ziya Selçuk göreve gelince
KPSS puanlarının geçerlilik süresini yönetmelikle iki yıla çıkarıldığını
kamuoyuna duyurmuştu. Sınırda kalan öğretmenler için güzel bir uygulama gibi
gözükse de sonraki yıl yapılan sınavın aritmetik ortalama, standart sapma ve
grubun durumu hakkında öngörülemeyen hususlar olduğu için bu sistem 2018-2019
atamalarında özellikle Türk Dili ve Edebiyatı için çok kötü sonuçlar doğurmuştur.
2019 KPSS puanıyla sıralaması 338. Olan kişi atanırken 2018 KPSS puanıyla
atanan kişinin sıralaması yaklaşık olarak 1445-1450’dir. 40 bin öğretmen atamasında
toplam 750 kontenjan verilmişti. Bu durum oldukça fazla mağduriyet oluşturdu.”
Bu “öngörülemeyen
hususlar”la ilgili yeniden bir çalışma yapılmalıdır zira hatadan dönüş
erdemdir. Neticede gençlerimizin geleceği söz konusu.
Aslında sorun ve mağduriyetin sebebi de çözümü de belli, yeter ki gerçekten çare aransın. Bu konuda Milli Eğitim bakanlığının çözümden öte bir yolu yoktur.