Sevgi Ataş bir kadın yazara olarak daha çok kadınları merkeze alarak onların sorunları ve toplumla ilişkilerine dair hikâye ve romanlar yazan başarılı, üretken ve gayretli bir yazar. Ayrıca azimli ve tuttuğunu koparan ve hiçbir işi sürüncemede bırakmayan tez canlı bir kişiliğe de sahip.
Her ne kadar eserlerinden ve zaman zaman kitap fuarlarında karşılaşmamız nedeniyle aramızda bir tanışıklık olsa da özellikle benim kitaplarımın da basıldığı Yafes Yayınlarından çıkan bundan önceki romanı “Akrebin Kıskacındaki Kadın” romanına editörlük yapınca onu daha yakından tanımak fırsatım oldu.
Sevgi Hanım ile bu roman üzerinde birlikte çalışınca daha önce onun Edebiyat Ortamı yayınlarına gönderdiği “Sızlayan Kalpler” roman taslağı üzerinde de editörlük yapmamı istedi. Böylelikle onun ikinci kitabına da editörlük yapmış oldum. Çok sıkı bir çalışma neticesinde romanın editörlük işini bir ay gibi bir sürede tamamladım. Sevgi Hanım çok titiz olduğu kadar çok aceleci bir yapıya sahip olduğu için tabir caiz ise beni biraz koşturdu. Ancak sonuçta başta kendisinin sonrasında da yayınevinin de içine sinen nitelikli bir eser ortaya çıktı.
Sızlayan Kalpler, psikolojik bir roman hüviyetinde. Roman, şizofren bir adamın (Selim) takıntılı olduğu bir kadına (Seda) duyduğu saplantılı tutkusunu merkezine alıyor. Kadın ise gençliğin verdiği heyecanla sorumluluklarını ötelemesi, duygularına yenik düşmesi ve kontrolsüz merhameti dolayısıyla hayatının en büyük hatalarını peş peşe yapan bir kişilik çiziyor.
Roman kahramanlarının hayat hikâyeleri ilk önce aynı mekânda başlasa da zamanla herkes farklı mekânlara savruluyor. Lakin yıllar sonra bir tesadüften ziyade tevafuk ve sebep çarklarının dönmesi neticesi yollar kesişiyor… Yazar, bu kesişimi basit bir hikâyenin arkasına sığınmaktan ziyade kıvrak zekâsı ve kalemi ile mantıksal sebeplere ve olaylara dayandırarak okuyucuda bir hayal kırıklığı yaşanmasına önüne geçmiş.
Karakterlerin hayat çizgilerindeki yanlış adımlar ve keşkeler, birbirlerini tanıdıktan sonra acabalara ve nihayet Selim karakterinde takıntılı bir tutkuya dönüşüyor. Selim’in sezgileri, telepatik bir düzlemde, zaman zaman insanı ürküten seviyelere çıksa da kendisine ve çevresine zarar vermemesi nedeniyle okuyucuya derin bir “oh” çektiriyor. Bu yönüyle roman okuyucuya heyecan ve merak unsurunu dahası gerilimi en üst seviyede yaşatıyor.
İç çözümlemeler, duygu tahlilleri, karakter analizleri ile kitap bu tarz romanları sevenler için yeni ufuklar açacak nitelikte.
Sevgi Ataş, bir kadın olarak kadın kahramanlarına farklı karakterler yüklerken bir kadının bir erkekten bekleyeceği sadakat ve sevgi yanında güven duygularını erkek karakterine yükleyerek en azından kafası karışan bir kadın için haklı mazeret kapıları aralamayı başarmış. Aynı şekilde bir erkeğin gözünden de bir kadının nasıl özellikler taşımasını ana kahramanı Seda’da belirginleştirirken tam zıddı olarak bir erkeğin bir kadında olmasından asla hoşlanmayacağı davranışları da diğer kadın karakter Serpil’e yükleyerek erkeğin iç fırtınalarını, özlemlerini, pişmanlıklarını, bu helezonik çelişki ortamında akıl karışıklıklarını okuyucuya hissettirmiş.
Bunun yanında roman sadece sıradan bir olay anlatıcılığı yerine hayatın bir kesitini okurunu önüne koyarak onu düşünmeye, yaşananlardan ders çıkarmaya da sevk ederek romanını monoton bir düzlemden daha etkileşimli bir ortama çekmeyi de başarmış durumda…
Bu yönüyle bugünün gençlerine ve bugünün tasvip gören hayat tarzlarını sorgulatmaya, kendilerini kendi aynalarında seyredip kendi öz eleştirilerini yaptırmaya çağırıyor.
Toplumun temel taşı olan aile ve aile bağlarının önemi bu romanda bir kez daha öne çıkıyor. Aile içi iletişim halkalarının en zayıf olduğu nokta kırılmaların yaşandığı, sorunların patlama noktasına geldiği nokta oluveriyor. Yazar, aile içinde kopan herhangi bir halkanın ailenin dağılmasına sebep olabileceği gerçeğini de okur ile yüzleştiriyor.
Romanda ilk eşi ölünce Selim, Serpil ile evlenir. Ancak evde anne sevgisinin yeri doldurulamadığı gibi çocuklar ve üvey anne arasında gerginlikler yaşanır. Selim bu durumda kaynaştırıcı rolünü beceremediğinden kızı intihar eder. Bu sarsıcı olay üzerine artık ailede huzur bitmiş, aile sıcaklığı yerine herkesin bireysel hareket ettiği bir kaos ortamı gelmiştir. Çocuklar kendi dünyasında, üvey anne Serpil kendi âleminde yaşamaktadır. Selim ise ne çocuklarının babası ne de Serpil’in eşidir artık. O da bu üç varlığın ona çizdiği sıkıcı üçgenin çizgilerini aşarak aradığı sevgiyi, şefkati genç yazar Seda’da aramaktadır.
Seda ise çocukluktan beri âşık olduğu İlhan’ın boş vaatleriyle kendini avutmakta, yayıncısı ve TV program yapımcısı Selim’in ona olan hislerinden haberdar olmakla birlikte ne ondan uzaklaşmakta ne de ona yakınlaşmaktadır. Diğer taraftan İlhan ise Seda’yı boş vaatler ve büyülü sözlerle ikna ederek onun kalbini değil vücudunu elde etmek derdindedir. Sonuçta nasıl olsa evleneceğiz diyerek onu elde etmeyi başarır ama İlhan aynı zamanda başka bir kadınla da ilişki içindedir.
Olaylar bu şekilde büyük bir karmaşa içinde devam eder ve nihayet bir gün gerçekler gün gibi ortaya çıktığında Seda bir yıkım yaşar.
Öteki cephede ise Serpil, Seda’yı kıskansa da onun kendi dünyası böyle bir rekabeti yürütmekten ziyade gününü gün etmeye daha müsait olduğu için Selim, çocukları ve Seda çıkmazından kurtularak kendi özgürlüğünü tercih eder.
Çocuklar Serpil gibi bencil bir kadından ziyade etrafına pozitif enerji sunan Seda’yı kendilerine yakın bulurlar. Seda ise pusulasını kaybetmiş, dümeni kırık bir gemi gibi Selim limanına sığınıp sığınmamakta kararsızdır. Ne okyanusa açılmaya cesareti vardır ne de bu limana teslim olmaya…
Sevgi Ataş’ı bu güzel roman için tebrik ediyorum. Sevgi Hanım’dan yeni kitaplar beklediğimizi belirterek siz değerli okurlarımı bu güzel romanı okumaya davet ediyorum.