Ahilik ve Fütüvetnâmeler
Tasavvuf akımı ve sivil toplum hareketi olarak Anadolu’da ortaya çıkan
ahilik teşkilatının esasları, teşkilâta girenlerin uymaları gereken kuralları
fütüvvetnâmeler ile biliyoruz.
800 yıllık geleneğimiz ahilikle ilgili son senelerde ‘Ahilik
Haftası’ etkinlikleri düzenlenmektedir. Ticarî hayatla birlikte evrensel
değerleri içerisinde barındıran, iktisadî-sosyal tarihimizin önemli müessesesi
ahiliğin medeniyet, kardeşlik, cömertlik, tevazu, kanaatkârlık, bilgi, paylaşım
ve dayanışma gibi meziyetlerle donanmış teşkilatın yapısını da son yıllarda adı
sayılan bu etkinlikler münasebetiyle basılan yayınlarda görüyoruz.
Meslekî rehber niteliğindeki fütüvvetnâmelerde teşkilatın usul ve erkânı, çalışma ilkeleri ve
kuralları belirlenmektedir. Fütüvvet anlayışının adalet ve hakkaniyete dayalı
toplumsal bir sistemin kurulması ve yaşatılmasına zemin hazırladığı açıktır.
Ahiliğin ilim, ahlâk ve çalışma ilkelerini belirleyen fütüvvetnâme kelime itibari ile yiğitlik ve
cömertlik anlamını taşıyan bir teşkilat birleşmesidir. Ahilik teşkilatının
temellerini fütüvvetnâmeler atmıştır ki, bu akıma gönül veren kişilerin
hayatlarında bir takım değişiklik beklenir. Hz. Ali ve
güzel ahlakı fütüvvetnâmenin en iyi temsilcilerinden biri olarak görülmektedir.
Ticaret Bakanlığı Esnaf, Sanatkârlar ve
Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü’nün Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Bursalı Hoca
Cân’ın yazdıkları‘ İki Fütüvvetnâme’ kitabı elimize
ulaştı. Prof. Dr. M. Fatih Köksal ile Doç. Dr. Bünyamin
Ayçiçeği’ günümüz Türkçesine kazandırdıkları fütüvvetnâmenin kültür
hazinemize katkısının olacağı aşikâr. Ticaret
Bakanlığı daha önce de ‘Ahilik Ansiklopedisi’ yayını ilekültür dünyamızdaki bir boşluğu
doldurmuştu.
Ahi Evran-ı Veli’nin “İlim
gökyüzündedir, kim onu indirecek. Veya yer altındadır, kim çıkaracak. Yahut
dağların ötesindedir, kim onu getirebilir demeyin. İlim kalplerinize
yerleşmiştir. Sıddiklerin ahlâkıyla ahlaklanın ki, kalplerinizde ilim belirerek
sizi mutlu kılsın ve korusun…” özdeyişinin bir nev’i açıklaması olan
fütüvvetnâmeler ile ahilik hakkındaki kelime ve kavramların yerine oturacağını
söyleyebiliriz. Bugüne kadar sadece kardeşlik ve esnaf birlikteliğini aklımıza
getiren ‘ahi’ kelimesinin ardındaki tasavvufi ve diğer kültürel zenginliğimizin
neler olduğunu da bu vesile bilinmesi söz konusudur.
Selçuklu döneminde gelişip, yaygınlaşan ahiliğin anayasası
konumunda olan fütüvvet anlayışı üzerine tasavvuf önderlerinin de yazdıklarını
biliyoruz. Şurası bir gerçektir ki, fütüvvet ahlâkını pratik olarak hayata
geçiren, belirli bir teşkilât ve meslek mensuplarına bu anlayışı hayat felsefesi
olarak kabul ettiren topluluk ahilerdir.
Ahiliğin tarih silsilesini Hz. Ali, Hz. Hamza, hatta Hz. Peygamber’in katıldığı ‘Hılfü’l-Fudül’ anlaşmasına götüren ilim
adamlarımız konuyla ilgili olarak İbn
Battuta’dan alıntı yaparak, Anadolu’daki
ahi tekkelerinin köylere kadar yaygın olduğunu, köylerdeki sözlü kültürün
tarihine de değinmiş ahilik teşkilatı bünyesindeki şeyhlik, ahi- babalık ve yiğit
başılık gibi mevkilere ancak kıdem, yaşlılık ve seçim gibi esaslara bağlı
kalınarak gelinebildiğini ifade etmişlerdir. Ahi ocağının bir nev’i ‘Yol
Kitabı’ olan fütüvvetnâmelerde ortak işlenilen konuların başında yola giriş
töreleri ve ritüelleri gelmektedir.
Ankara’nın manevî mimarı Hacı
Bayram-ı Veli esnaf içi yardımlaşma fonu olan ‘Orta Sandığı’ uygulamasını bahçe
sahiplerinin meslekî piri olarak başlattığı için kendisine verilen; ‘Ahi Sultan’ unvanıdır.
Ahiliğin Ankara’daki ‘Seğmen’,
Çankırı’daki ‘Yâren Sohbet’
geleneğinde belirginleştiğinin altını çizerken eğitim ve disiplin terbiyesi
konusunun ayrı araştırma konusu olduğunu ifade etmeliyiz. Ahiliğin ülkemizde ve
dünyada daha iyi tanıtılması, bu eserlerin milletimizle buluşmasıyla
artacağından vesile olanları bir kere daha takdir ve tebrik ederken yazımızı da
Fütüvevetnâmeye uygun noktalayalım ve’s-selam.